9 Mart 2014 Pazar

AKLINIZI BAŞINIZA ALIN


Emekçi kadınlar gününü 8 Martta kutladık. Bir çok insan gibi benim içinde bu yıl kutlanmayı en çok hak edenler, kumpaslarla tutsak edilen Ergenekon, Balyoz, casusluk ve diğer bütün benzer davaların sanıklarının,  anne, eş ve çocuklarıdır.
Onların emeğini kutlamak hepimizin görevi olmak gerekir.
Bunu yaparken de, elbette kime karşı yapılırsa yapılsın, her türlü hukuksuzluğa karşı çıkmak gerekir.
Ancak filiz gibi gencecik Teğmen Mehmet Ali Çelebinin uğradığı haksızlık karşısında sessiz kalınırken, uğradığı haksızlığı içine sindiremediği için intihar eden deniz Yarbay Ali Tatar için  hiç bir şey yapılmazken, tutukluların anneleri, eşleri ve kız çocuklarının  cezaevi kapılarında uğradığı insanlık dışı muameleler karşısında sessiz kalınırken; bu kumpasçıları, kendileri gibi Atatürk düşmanı olan, düne kadar beraber yürüdükleri ortakları ile  ihtilafa düşüp onun  pisliklerinin  ortaya çıkarttılar diye korumak tutarlı değildir.
Kumpasçılar  17 Aralık sürecinde ortaya çıkarttıkları yolsuzlukların üstüne aralarında ihtilaf çıkmadan önce gitselerdi, mesleklerinin gereğini yapmış olurlardı.
Bu konulara ses çıkartmadıkları gibi tam aksine, iktidarın daha ilk yıllarında AKP’nin içinden çıkıp yolsuzlukları açığa çıkartan iki milletvekilini,  Ergenekon kumpasının içine dâhil edip susturmaya çalışan aynı ekipti.
Bu Atatürk düşmanı kumpasçılara,  bugün ,sırf AKP’nin pisliklerini ortaya çıkarıyorlar diye sahip çıkmak,  tam bir aymazlıktır.
Olan, küpün kırılıp beraberce oluşturulan pisliklerin günyüzüne  çıkmasıdır.
Hele hele “bu savcılar doğru söylüyor” demek, Ergenekon, Balyoz, casusluk ve diğer bütün benzer davaların sanıklarına, bunların  kumpas kurarak yüklemeye çalıştıkları suçlamaların doğru olduğunun kabulü anlamına gelir.
Kamu bu davaların doğruluğuna ilk gününden beri inanmadı.
12 yıldır bu ülkeyi AKP’nin kötü niyetinden istifade ederek ele geçirmiş bu örgüte kol kanat gererseniz, bu kumpasçılara sahip çıkarsanız tutarlılığınızı ve inanırlığınızı yitirirsiniz.
O zamanda  bu ülkenin Genelkurmay başkanı ceza evinden tahliye edilirken, ayakta kalan tek kurum olarak anayasa mahkemesini gösterir.
Bundan da kimsenin şikayetçi  olamaz.
Şimdi bu hukuksuzlukları  yapanlara, ister Atatürk düşmanı oldukları, ister cemaate sempatik görünmek sebeplerinden biriyle   olsun, sahip çıkmak, lime lime olmuş dökülen AKP iktidarına yardımdan başka bir şey değildir.
Aslında AKP İktidarı bitmiştir; bitmiştir ama maalesef hala kamu oyu yoklamalarında, muhalefetin eksikliğinden   birinci parti çıkmaktadır.
AKP İktidarının itibar  kaybetmesinde, erozyona uğrayarak bitişinde kimsenin bir katkısı olmamıştır, AKP iktidarı bunu kendisi becermiştir.
Bu  onun alternatifi olması gereken muhalefet partilerinin problemidir.
Tutarlı olmadıkları,  inanırlık sağlayamadıkları içinde, topluma,   iktidara hazır oldukları güvenini verememektedirler.
Topluma  yeni  projeler sunamıyorsan, inanılır ve tutarlı olamıyorsan elbette AKP hala birinci parti olur.
Toplumun çok büyük kesimi, cemaatlerin, tarikatların ülke yönetiminde etkin olmasından, yönetime müdahil olmasından, laikliğin örselenmesinden  rahatsızdır.
Toplumun çok büyük kesimi ülkenin üniter yapısının bozulacağı endişesini taşımaktadır.
Toplumun bu hassasiyetleri, makyevelist  bir tavırla göz ardı edilerek, hedefe giden her yol meşrudur, o zaman düşmanımın düşmanı benim dostumdur mantığından uzak durmak gerekir.
Toplumda inanır olmak için AKP iktidarından hesap soracağını bağırırken, aynı zamanda, insanları haksız ve hukuksuz olarak  kumpaslar kurarak zindanlara tıkan yargı mensuplarından da hesap soracağını haykıracaksın.
Aslında Tayyip Erdoğan’ın en korktuğu şey, yansız ve tarafsız bir yargıda kendisinin ve yakınlarının hesap verecek olmasıdır.
Ama korkunun ecele faydası yok. Onlar için yargı önünde kırmadan dökmeden, hukuk içinde hesap verme sonu yaklaşmıştır. Bundan kaçamazlar.
Ama muhalefet aklını  başına alsın ve toplumda güven yaratacak adımları atsın.