18 Aralık 2013 Çarşamba

TAYYİP BEY YAŞAYARAK ÖĞRENDİN

Geçtiğimiz Salı sabahından beri Türkiye’de kıyamet kopuyor. Bir grup siyasetçi iş adamı yakınlarının adının karıştığı iddia edilen yolsuzluk operasyonu yapılıyor. Onlarca kişi göz altına alındı.
Bir siyasi iktidar, iktidarını bir başka grupla paylaşmayı baştan göze almışsa, yani paralel bir devletin varlığını sırf devleti ele geçirmek için kabullenmişse, menfaat çatışmasının başladığı yerde, paralel devlet ortağı diğerini ısırmaya başlar.
Ülkede sana bağlı bir yargı yaratma hevesine kapılıp, birilerine senin iktidar olman için yardım ediyorlar diye, devlet içinde örgütlenmelerine izin verirsen, zamanı geldiğinde diz çöktürmek için her türlü operasyonu yaparlar.
Son bir iki yıldır, paralel devlet ortakları arasında yaşanan sürtüşme ve gizli saklı yapılan  bilek güreşi, dershanelerin kapatılması olayı ile artık saklanamaz hale geldi.
Bu ülkenin Başbakanı, paralel devlet ortağına “Ne istediniz de yapmadık” diyerek, ortaklığını daha doğrusu nasıl teslim olduğunu ifşa etmek zorunda kalmıştır.
Doğrudur, her istenilen aynen yerine getirilmiştir. Kim milletvekili yapılmak isteniyorsa, Başbakan’a onun ismi verilmiş, o da buna aynen uyarak o şahsı/şahısları milletvekili yapmıştır.
Bu bir tahmin değil gerçektir.
Bu ülkenin bakanı, AKP’den istifa eden Milletvekili için, “Emir verdiler geldi, emir verdiler gitti” diyebilmiştir.
Bütün Türkiye bilmektedir ki, iktidar partisinin milletvekili kadrolarının son belirleyicisi AKP Genel başkanı olarak sizsiniz.
O zaman bu istifacı milletvekilinin, listelerde seçilecek yerden aday gösterilmesi, o bakanın söylemine göre, başbakan’a yani size “emredilmiştir”.
İstifa için sizin onayız da  gerekmediğinden, bu kez “istifa et” emri doğrudan milletvekiline verilmiştir.
İstifadan sonra, bu milletvekilinin, sadece partiden değil milletvekilliğinden de istifa etmesi gerektiğini söyleyebildiniz.
Bunu söylerken CHP’den istifa eden Adıyaman milletvekili Salih Fırat’ı merasimle AKP’ye aldığınızı unutmuş görünüyorsunuz.
Siyasal çıkarların uğruna paralel devlet ortaklığı kurup bunu içine sindirebiliyorsan, ortağın ayağına bastığı zaman da ağlamayacaksın.
Bindirilmiş kıtalar da olsa kalabalıkları karşında gördüğün zaman “içerdeki, dışarıdaki düşmanlar” edebiyatı yapmayacaksın.
Ne istediniz de vermedim deyip, emirle milletvekili atadıktan sonra, yüksek perdeden atıp “Diz çökmeyeceğiz” demeyeceksin.
Diz çökmüşsün, sana diz çöktüren görünürdeki paralel devlet ortağın değil onu yönetenlerdir. Onlar bütün dünya da bu oyunu oynadıkları için, bu işlerin nasıl yapılacağını senden iyi bilirler.
Bu nedenle önce yargıyı ele geçirdiler, sen sana bağlı bir yargı yarattığını zannederek ellerini ovuştururken, onlar seni de kuşatıyorlar dı farkında bile olmadın.
O yargıyla, sivil asker aydınları zindana tıktırırken, eğer bu bir başarıysa sen kendi başarın zannettin,  bu onların  başarısıydı.
Seni kuşatmışlardı. Sen devletin bütün mekanizmalarını ele geçirdiğini, artık seni hiçbir gücün engelleyemeyeceğini düşünüp, paralel devlet ortağını tasfiye etmeye çalıştığın zaman, işin senin düşündüğün gibi olmadığını anladın ama, artık iş işten geçmişti.
Demokratik bir toplumda, en büyük dayanağın, en emin sığınağın yansız ve tarafsız bir yargı olduğunu anladın ama bu ülkeye yıllar kaybettirdin.
Yargıda  paralel devlet ortağın söz sahibidir. Kendini egemen zannediyordun ama değildin. Yaşayarak öğrendin.
Parlamenter demokratik sistemde herkes için, hatta senin için bile en büyük güvence, kimseden talimat almadan işleyen GERÇEKTEN YANSIZ VE TARAFSIZ YARGIDIR.
Paralel Devlet ortağının  arkasındakilerin  ülkelerinde yargı her şeye kadirdir.
Ama bize geldiği zaman ve hele de  senin gibi derinliği de olmayan siyasileri de bulunca, “yargıçlar oligarşisi”, “parlamentonun üstünde güç yoktur” safsatalarıyla istediklerini yaparlar.
Hiçbir komplekse kapılmadan süratle yansız ve tarafsız yargının kurulması kurulmalıdır. Bu seni paralel devlet ortağından ve onun arkasındakilerden de

korur.