Geçtiğimiz Salı sabahından beri
Türkiye’de kıyamet kopuyor. Bir grup siyasetçi iş adamı yakınlarının adının
karıştığı iddia edilen yolsuzluk operasyonu yapılıyor. Onlarca kişi göz altına
alındı.
Bir siyasi iktidar, iktidarını bir
başka grupla paylaşmayı baştan göze almışsa, yani paralel bir devletin
varlığını sırf devleti ele geçirmek için kabullenmişse, menfaat çatışmasının
başladığı yerde, paralel devlet ortağı diğerini ısırmaya başlar.
Ülkede sana bağlı bir yargı
yaratma hevesine kapılıp, birilerine senin iktidar olman için yardım ediyorlar
diye, devlet içinde örgütlenmelerine izin verirsen, zamanı geldiğinde diz
çöktürmek için her türlü operasyonu yaparlar.
Son bir iki yıldır, paralel devlet
ortakları arasında yaşanan sürtüşme ve gizli saklı yapılan bilek güreşi, dershanelerin kapatılması olayı
ile artık saklanamaz hale geldi.
Bu ülkenin Başbakanı, paralel
devlet ortağına “Ne istediniz de yapmadık” diyerek, ortaklığını daha doğrusu
nasıl teslim olduğunu ifşa etmek zorunda kalmıştır.
Doğrudur, her istenilen aynen
yerine getirilmiştir. Kim milletvekili yapılmak isteniyorsa, Başbakan’a onun
ismi verilmiş, o da buna aynen uyarak o şahsı/şahısları milletvekili yapmıştır.
Bu bir tahmin değil gerçektir.
Bu ülkenin bakanı, AKP’den istifa
eden Milletvekili için, “Emir verdiler geldi, emir verdiler gitti”
diyebilmiştir.
Bütün Türkiye bilmektedir ki,
iktidar partisinin milletvekili kadrolarının son belirleyicisi AKP Genel
başkanı olarak sizsiniz.
O zaman bu istifacı
milletvekilinin, listelerde seçilecek yerden aday gösterilmesi, o bakanın
söylemine göre, başbakan’a yani size “emredilmiştir”.
İstifa için sizin onayız da gerekmediğinden, bu kez “istifa et” emri
doğrudan milletvekiline verilmiştir.
İstifadan sonra, bu
milletvekilinin, sadece partiden değil milletvekilliğinden de istifa etmesi
gerektiğini söyleyebildiniz.
Bunu söylerken CHP’den istifa eden
Adıyaman milletvekili Salih Fırat’ı merasimle AKP’ye aldığınızı unutmuş
görünüyorsunuz.
Siyasal çıkarların uğruna paralel
devlet ortaklığı kurup bunu içine sindirebiliyorsan, ortağın ayağına bastığı
zaman da ağlamayacaksın.
Bindirilmiş kıtalar da olsa
kalabalıkları karşında gördüğün zaman “içerdeki, dışarıdaki düşmanlar”
edebiyatı yapmayacaksın.
Ne istediniz de vermedim deyip,
emirle milletvekili atadıktan sonra, yüksek perdeden atıp “Diz çökmeyeceğiz”
demeyeceksin.
Diz çökmüşsün, sana diz çöktüren görünürdeki
paralel devlet ortağın değil onu yönetenlerdir. Onlar bütün dünya da bu oyunu
oynadıkları için, bu işlerin nasıl yapılacağını senden iyi bilirler.
Bu nedenle önce yargıyı ele
geçirdiler, sen sana bağlı bir yargı yarattığını zannederek ellerini
ovuştururken, onlar seni de kuşatıyorlar dı farkında bile olmadın.
O yargıyla, sivil asker aydınları
zindana tıktırırken, eğer bu bir başarıysa sen kendi başarın zannettin, bu onların
başarısıydı.
Seni kuşatmışlardı. Sen devletin
bütün mekanizmalarını ele geçirdiğini, artık seni hiçbir gücün
engelleyemeyeceğini düşünüp, paralel devlet ortağını tasfiye etmeye çalıştığın
zaman, işin senin düşündüğün gibi olmadığını anladın ama, artık iş işten
geçmişti.
Demokratik bir toplumda, en büyük
dayanağın, en emin sığınağın yansız ve tarafsız bir yargı olduğunu anladın ama
bu ülkeye yıllar kaybettirdin.
Yargıda paralel devlet ortağın söz sahibidir. Kendini
egemen zannediyordun ama değildin. Yaşayarak öğrendin.
Parlamenter demokratik sistemde
herkes için, hatta senin için bile en
büyük güvence, kimseden talimat almadan işleyen GERÇEKTEN YANSIZ VE TARAFSIZ YARGIDIR.
Paralel Devlet ortağının arkasındakilerin ülkelerinde yargı her şeye kadirdir.
Ama bize geldiği zaman ve hele
de senin gibi derinliği de olmayan
siyasileri de bulunca, “yargıçlar oligarşisi”, “parlamentonun üstünde güç
yoktur” safsatalarıyla istediklerini yaparlar.
Hiçbir komplekse kapılmadan süratle
yansız ve tarafsız yargının kurulması kurulmalıdır. Bu seni paralel devlet
ortağından ve onun arkasındakilerden de
korur.