Hürriyet Gazetesi dün manşetten verdiği haberde, Gaziantep’te
meydana gelen insanlık dışı saldırının
emrini, PKK’nın Diyarbakır
kırsalı sorumlusu ve ekibinin planladığının ortaya çıktığını yazdı.
Bu bir istihbarat eksikliğine
dayanmıyor. Zira, şimdiki MİT Müsteşarı o tarihteki Başbakanlık Müsteşar
yardımcısı Fidan, Başbakan’ın talimatıyla PKK ile Oslo’da yaptığı görüşmede
katillerin ağababalarına “Şehirleri cephanelik deposu haline getirdiniz biliyoruz”
demiş, bu basına yansıyınca Türkiye’de kıyamet kopmamış idi.
Bazı çok öngörü sahibi(!) siyasetçiler
de devletin bu tür görüşmeler yapabileceğini, ama bunun halktan saklanmasının
yanlış olduğunu dile getirdiler.
Başbakan’a bağlı MİT sorumluları, şehirlerde cephanelik haline getirilen evleri
bilmelerine rağmen Gaziantep’teki insanlık dışı cinayetin işlenmesine engel
olmadıkları için bu katliama yardımcı olmamışlar mıdır?
Hele bir kısım AKP milletvekilleri çıkıp
ta, “İstihbarat eksikliği yoktur” demiyorlar mı, buna gülmek değil ağlamak
lazım.
Eğer istihbarat eksikliğin yoksa, sen
sırf Suriye’ye karşı bir askeri harekat yapmak için mi bu katliama göz yumdun?
Başbakan ve şürekâsı şimdi bu cinayetin
hesabını Türk Ulusuna nasıl verecekler?
Dünyanın uygar ülkelerinde böyle bir
iktidar bir saat bile yerinde kalamaz. Ama burası Türkiye, iktidarı ile
muhalefeti ile yurt dışında şekillendirilmiş bir siyasi yapı.
Bu kadar hunharca bir cinayeti işleyip
çocukları bile gözünü kırpmadan öldüren vahşilere nasıl “kardeşim, bizim
çocuklar” denebilir.
Benim bebeklerimi, insanlarımı
öldürenler, benim kardeşlerim olamayacağı gibi, o soysuzlara kardeşim diyen “ŞARLATAN DA” benim kardeşim olamaz. Benim kardeşim olanlar,
Uludere’de trafik kazası geçirip hayatını kaybeden Mehmetçiğe yardıma koşan
Kürt kardeşlerimdir.
Oslo görüşmelerinin iznini verenle, buna
sadece gizli yapıldığı için karşı çıkıp içeriğine itirazları olmayanlar da
Gaziantep’teki faciadan beraberce sorumludurlar.
Terörle müzakere edilmez, mücadele
edilir diyenleri, ırkçılıkla suçlayıp, “Barış Diliyle Konuşalım” diyenler ve
bunlara destek verenler, yaktığınız ağıtlar, üzüntü belirten klişeleşmiş
sözleriniz, tam bir timsahın gözyaşlarıdır.
PKK ile içli dışlı olmuş, PKK
militanlarıyla yol ortasında buluşup öpüşen, yarenlik eden bir siyasi partinin
mensuplarına sesini bile çıkartamayan bir iktidar ve ana muhalefet, bu ülkede terör
nasıl bitirilecek?
Hakkâri’de taşlanan, yuhalanan Bakan hakkında
kendileriyle beraber gezmediği için “SALAK” demek cesaretini gösteren bir
milletvekili, buna tepki bile veremeyen bir siyasi iktidar.
Bu küstahlığın sebebi Hakkâri alanını
hükümetin PKK’ya teslim etmiş olmasıdır.
PKK’ya dışarıdan destek verildiği artık
tartışmasız bir gerçektir.ABD ve diğerlerinin yanına iktidarın yanlış dış
politikası, şimdi bir de Suriye eklenmiştir.
Sen yüz yıllık devlet politikası olan
“Yurt’ta Sulh Cihan’da Sulh” ilkesinden vaz geçerek, bir zamanlar aile ziyaretleri yaptığın, hatta
vıcık vıcık bir ilişkiyle, kızını arkadaşlarıyla beraber o aileye ziyarete gönderdiğin Esad rejimi, insan
haklarını ABD sana söylediği zaman mı ihlal etmeğe başladı?
Sen orada ne olduğunu hakikaten
bilmiyordu isen çok yazık bu ülkeye.
Sen adamın iç işlerine karışıp, onun
muhaliflerine burada her türlü desteği verirsen, o da senin terör örgütüne
elinden geldiğince destek verir.
İşte devlet adamı olabilmek, önce
stratejik Ortağın(!) ABD’nin değil, senin ülkenin, milletinin menfaatlerini ön
planda tutabilmektir.
İşte yukarıda tutumlarının ne kadar
içler acısı olduğunu saydığımız bu zevat dün Antep’te Cenaze merasimine
katıldılar. Hem de hiç yüzleri kızarmadan.
Aslında dün orada eksikler vardı, yol
ortasında PKK lılarla tesadüfen karşılaşıp, öpüşüp, koklaşanlarla, dağdaki
katillere kardeşlerim diyebilen, barış diliyle konuşalım diyebilenler de bu
merasime katılma YÜREKLİLİĞİNİ
GÖSTEREBİLSELERDİ.
Bu ve diğer katliamların sorumlusu olan
efendiler UTANIN.