Sezar'ın hakkını Sezar’a vermek lazım. AKP
dağa doğrusu Tayyip Erdoğan toplumun gazını almakta çok mahir.
Önce küçük bir
militan grubuna “idam isteriz” diye
bağırtıp, arkasından da “halk ne isterse
o olur, Meclis karar verirse ben geldiği an onaylarım” diyerek, güya halkın
sesine kulak veren siyasetçi gösterisi yapıyor.
Tayyip Erdoğan,ölüm
cezasının uluslararası camianın bir üyesi olarak kaldığımız sürece
kaldırılamayacağını, kaldırılsa bile bunu geriye yürümeyeceğini, yani 15 Temmuz
faillerine uygulanmayacağını bilmiyor mu? Elbette biliyor ama; halkın gazını almaya çalışıyor.
Anayasamızın 90.
Maddesinin son fıkrasına göre, iç hukukumuzun bir parçası haline gelen “ölüm cezasını engelleyen” Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 6 ve 13 numaralı protokolleri Tayyip Erdoğan Başbakan
iken onaylanarak yürürlüğe girmişti.
6 nolu protokol barış zamanında idam cezasının
uygulanmayacağına ilişkindir. 17 Eylül 2003 de Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlüğe sokulmuştur.
Savaş ve savaş tehlikesi dahil hiçbir koşulda idam cezası verilemeyeceğine
dair 13 nolu protokol ise 9 Ocak 2004 tarihinde gene Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında onaylanmıştır.
Yani Tayyip Bey’in
söylemi tamamiyle halkın gazını almaya
yöneliktir.
Gülen’in iadesi
konusunda da kamuoyunda Türkiye ile ABD arasında bir tartışmadır gidiyor.Bizim
hükümetin açıklamalarına bakılırsa, resmi iade talebi ABD’ye iletilmiş.
ABD Dışişleri
Bakanlığı Sözcü'sü geçtiğimiz günlerde bu konudaki bir soruya cevap verirken, “Türkiye'den bir çok belge teslimatı
yapıldığını, ABD Adalet Bakanlığının kendilerine ulaştırılan belgelerin resmi
bir iade talebi olup olmadığını incelemekte olduklarını söyledi.
Aslında Sözcü'nün bu
açıklaması, diplomatik bir nezaket
içinde, iade talebinin teknik boyutuna değinen önemli bir açıklamaydı ama;
15 Temmuz şenlikleri nedeniyle pek dikkat çekmedi.
Fethullah Gülen’in
iadesi talebi de aynı şekilde halkın
gazını almaya yöneliktir.
Tayyip Bey bu
iadeyide gerçekte istemiyor.
Devletler arası iade
talepleri yapılırken uyulması gereken zaruri
şekil koşulları vardır. Bu koşullar ikili ve çok taraflı anlaşmalarda tek
tek sayılmıştır.
Sanığın, hükümlünün
iadesi talepleri, bir defada ve bu şekil şartlarına titizlikle uyularak
yapılması gerekmektedir. Yoksa akla geldiği zaman belge gönderilerek olmaz.
Geçtiğimiz günlerde
bir ABD’li yetkilinin yaptığı açıklamasından, Türk Hükümeti’nin “yaptık” dediği açıklamanın, iade
talebinin usullere uygun olmadığını ortaya koymaktadır.
Deneyimli
diplomatlarımızın söylediklerine göre, Adalet Bakanlığımız maalesef bu konularda
yeterli titizliği göstermemekteymiş.
Aslına bakarsanız Tayyip Erdoğan ne ölüm cezasını
geri getirmeyi düşünüyor, ne de Fethullah Gülen’in iadesini istiyor.
Özellikle Fethullah Gülen’in
iadesini hiç istemiyor, Tayyip Bey’in bugünlerde, benim düşünceme göre, en
büyük temennisi Fethullah Gülen’in eceli
ile vefat etmesi.
İade edildi, burada,
iade edilmedi eski ortaklıkları konusunda orada konuşmaya başlarsa ne olur?
17-25 Aralığa kadar
AKP İktidarının kendisine verdiği, şu ana kamuoyuna
yansımamış desteklerini ve beraberce yedikleri haltları açıklamaya başlarsa ne
olur?
Bu nedenle Tayyip
Erdoğan’ın emrindeki bürokrasi bu iadeyi engellemek için her türlü yanlışı
bilerek ve isteyerek yapacaklar ve iadeyi engelleyeceklerdir.
En basiti “ölüm cezası” çığılıklarıda bunun için
attırılıyor. Hem halkın gazı alınıyor ve hem de iade dolaylı yollardan
engelleniyor.
Ondan sonra çık
meydanlara başla “ sen kimsin be Amerika,
haddini bil” diye nutuk at.