CHP’nin önceki Genel Başkanı
Baykal seçim bölgesi Antalya’da yaptığı açıklamada, yerel seçim sürecinde “çılgınca hatalar yapıldığını” bu
hataların ikazlara rağmen yapıldığını, “göz
göre göre yapıldığını” ama sonuçlardan gerekli çıkarımları yapıp bir an
evvel ayağa kalkılması gerektiğini söyledikten sonra da “Önümüzde genel seçimler de var, çok fazla da zaman yok. Bunu şimdiden
halletmek lazım.O bahane bu bahane deyip
görevi savsaklamamak lazım. ‘Onu atlatalım, bunu geçelim’ dersek yanlış yapmak
olur. Doğru teşhisleri koyup, gereğini yapmak lazım. Tazelenmeye yeniden
ihtiyaç var.” Dedi.
CHP yerel seçimlerde ağır bir
yenilgi almıştır. AKP’de oy kaybetti gibi, boş ve anlamsız laflarla zaman
öldürmenin gereği yoktur.
AKP’nin kaybettiği oylar CHP’ye
gelmediği sürece,bunun, CHP’ye faydası yoktur.
Baştan itibaren yanlış
yapılmıştır.
Önce adaylık süreci 2013
Temmuzunda başlatılmış, ama adaylar nerdeyse seçimlere bir ay kala zorla
açıklanabilmiştir.
Yani adaylarımız sekiz ay
birbirleriyle boğuşmuşlar, son bir ayda rakip parti adayları ile
yarışmışlardır.
Her yerde ön seçim dendi,
yapılmadı.
Eğilim yoklaması dendi, uyulmadı.
Kamuoyu araştırması dendi,
yaptırıldı ama, bu araştırmalarda adı sanı geçmeyen başka parti mensupları aday
gösterildi.
İstanbul ve İzmir tümüyle iki
Büyükşehir Belediye başkan adayına
teslim edildi, onların her türlü şantajına boyun eğildi.
Hemşericilik, bölgecilik, eş dost
yakını olmak aday tespitinde belirleyici oldu.
Tunceli’de Cumhuriyet değerleri
yok sayılarak “Dersim” dendi, Ankara’da “Bozkurt işareti” yapıldı, cemaatle
cilveleşildi, laiklikten tavizler verildi.
Bütün bunlar sağa açılım olarak
kabul edildi, bu saçmalıkları yaparken de CHP’nin ana gövdesinin laik ve
ulusalcı olduğu göz ardı edildi
O şişirilmiş haliyle alınan yüzde
yirmi beş oyun içindeki, yüzde yirmi
ikisinin o laik ulusalcı kitleye ait olduğu, yanlış yönlendirmelerle
“yenileşiyoruz” diye görmezden gelindi.
Sol damarı güçlü bir kitle partisi
olan CHP’de , ulusalcı ve solcu olmak suç sayıldı.
Bir yerel yönetimler politikası ortaya konup,
halka anlatılmadı.
Sadece tapelerle yatıldı,
tapelerle kalkıldı.
Bir yerel seçim, iktidarın oyununa
gelip referandum havasına sokulursa, o iktidarın lehine işler. Bunu biraz seçim
stratejisinden anlayan herkes bilir.
Seçim yenilgisinin altı gerekçesi
olduğu, ama bunun sadece birinin partiyle ilgili olduğu söylendi, tabi kimse
inanmadı.
Doğu ve Güneydoğu bölgesinin
sorunları üstüne çalışanlar değil, Amerika İstihbarat Örgütü CİA’nın yan
kuruluşu, özel istihbarat birimi olan Stratfort’un 705 kod numaralı istihbarat
elemanı, Abdullah Öcalan’ın ve Habur
sınır kapısından giren PKK militanlarının avukatı el üstünde tutuldu.
Bu gibilerin telkiniyle, içeriği
bilinmeyen “açılım sürecine”, o bölgede oylarımız artar diye, destek sözü
verildi.
Ama oylar daha da düştü.
Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi’nin
gerçekleşmesi için, ABD ve onun istihbarat elemanları böyle istiyordu.
Bursa da % 40 hedef gösterildi, “bu oyu alamasam giderim dendi”,
ama bu söz unutuldu.
Daha Ocak ayı içinde yerel
yönetimlerden sorumlu Genel Başkan yardımcısı Balıkesir’i alamazsak, ben ve
genel başkan istifa ederiz dedi.
Üçüncü parti olduk, gene unutuldu.
Yedi ilçede miting yaptırdılar, Manisa
da birinci partiyiz diye kandırdılar, elimizde
var olan bütün belediyeleri rakiplerimize teslim ettik.
Üçüncü parti olduk.
Eski yönetimler Sivas’ın doğusuna
gidememekle suçlanıyordu, Sivas’ın doğusundan o zaman alınan oylar bile
alınamadığı gibi Sivas’ın batısında da parti eridi.
81 ilin 61’inde oy kaybı varsa, 37
il’de yüzde on barajının altında kalınıyorsa, kabahati hiç kimsede
aramayacaksın, sorumluluk ne ilçe ne de İl
teşkilatlarında, sorun partiyi yanlış yöneten üst yönetimde.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanları asgari burjuva ahlakına sahip olurlar, bir söz verdiler mi
tutmalıdırlar.
O zaman tazelenmek ihtiyacı
kaçınılmazdır, Baykal doğru söylüyor.