20 Nisan 2014 Pazar

BAYKAL DOĞRU SÖYLÜYOR


CHP’nin önceki Genel Başkanı Baykal seçim bölgesi Antalya’da yaptığı açıklamada, yerel seçim sürecinde “çılgınca hatalar yapıldığını” bu hataların ikazlara rağmen yapıldığını, “göz göre göre yapıldığını” ama sonuçlardan gerekli çıkarımları yapıp bir an evvel ayağa kalkılması gerektiğini söyledikten sonra da “Önümüzde genel seçimler de var, çok fazla da zaman yok. Bunu şimdiden halletmek lazım.O bahane bu bahane  deyip görevi savsaklamamak lazım. ‘Onu atlatalım, bunu geçelim’ dersek yanlış yapmak olur. Doğru teşhisleri koyup, gereğini yapmak lazım. Tazelenmeye yeniden ihtiyaç var.”  Dedi.
CHP yerel seçimlerde ağır bir yenilgi almıştır. AKP’de oy kaybetti gibi, boş ve anlamsız laflarla zaman öldürmenin gereği yoktur.
AKP’nin kaybettiği oylar CHP’ye gelmediği sürece,bunun, CHP’ye faydası yoktur.
Baştan itibaren yanlış yapılmıştır.
Önce adaylık süreci 2013 Temmuzunda başlatılmış, ama adaylar nerdeyse seçimlere bir ay kala zorla açıklanabilmiştir.
Yani adaylarımız sekiz ay birbirleriyle boğuşmuşlar, son bir ayda rakip parti adayları ile yarışmışlardır.
Her yerde ön seçim dendi, yapılmadı.
Eğilim yoklaması dendi, uyulmadı.
Kamuoyu araştırması dendi, yaptırıldı ama, bu araştırmalarda adı sanı geçmeyen başka parti mensupları aday gösterildi.
İstanbul ve İzmir tümüyle iki Büyükşehir Belediye başkan adayına  teslim edildi, onların her türlü şantajına boyun eğildi.
Hemşericilik, bölgecilik, eş dost yakını olmak aday tespitinde belirleyici oldu.
Tunceli’de Cumhuriyet değerleri yok sayılarak “Dersim” dendi, Ankara’da “Bozkurt işareti” yapıldı, cemaatle cilveleşildi, laiklikten tavizler verildi.
Bütün bunlar sağa açılım olarak kabul edildi, bu saçmalıkları yaparken de CHP’nin ana gövdesinin laik ve ulusalcı olduğu göz ardı edildi
O şişirilmiş haliyle alınan yüzde yirmi beş oyun içindeki, yüzde  yirmi ikisinin o laik ulusalcı kitleye ait olduğu, yanlış yönlendirmelerle “yenileşiyoruz” diye görmezden gelindi.
Sol damarı güçlü bir kitle partisi olan CHP’de , ulusalcı ve solcu olmak suç sayıldı.
 Bir yerel yönetimler politikası ortaya konup, halka anlatılmadı.
Sadece tapelerle yatıldı, tapelerle kalkıldı.
Bir yerel seçim, iktidarın oyununa gelip referandum havasına sokulursa, o iktidarın lehine işler. Bunu biraz seçim stratejisinden anlayan  herkes bilir.
Seçim yenilgisinin altı gerekçesi olduğu, ama bunun sadece birinin partiyle ilgili olduğu söylendi, tabi kimse inanmadı.
Doğu ve Güneydoğu bölgesinin sorunları üstüne çalışanlar değil, Amerika İstihbarat Örgütü CİA’nın yan kuruluşu, özel istihbarat birimi olan Stratfort’un 705 kod numaralı istihbarat elemanı, Abdullah Öcalan’ın ve  Habur sınır kapısından giren PKK militanlarının avukatı el üstünde tutuldu.
Bu gibilerin telkiniyle, içeriği bilinmeyen “açılım sürecine”, o bölgede oylarımız artar diye, destek sözü verildi.
Ama oylar daha da düştü.
Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleşmesi için, ABD ve onun istihbarat elemanları böyle istiyordu.
Bursa da % 40  hedef gösterildi, “bu oyu alamasam giderim dendi”, ama bu söz unutuldu.
Daha Ocak ayı içinde yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan yardımcısı Balıkesir’i alamazsak, ben ve genel başkan istifa ederiz dedi.
Üçüncü parti olduk, gene unutuldu.
Yedi ilçede miting yaptırdılar, Manisa da birinci partiyiz diye  kandırdılar, elimizde var olan bütün belediyeleri rakiplerimize teslim ettik.
Üçüncü parti olduk.
Eski yönetimler Sivas’ın doğusuna gidememekle suçlanıyordu, Sivas’ın doğusundan o zaman alınan oylar bile alınamadığı gibi Sivas’ın batısında da parti eridi.
81 ilin 61’inde oy kaybı varsa, 37 il’de yüzde on barajının altında kalınıyorsa, kabahati hiç kimsede aramayacaksın, sorumluluk ne ilçe  ne de İl teşkilatlarında, sorun partiyi yanlış yöneten üst yönetimde.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanları asgari burjuva ahlakına sahip olurlar, bir söz verdiler mi tutmalıdırlar.
O zaman tazelenmek ihtiyacı kaçınılmazdır, Baykal doğru söylüyor.