Cuma sabahı televizyon kanalları, T.C Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda,TBMM de gece yarısı baskınıyla yapılan bir değişiklikle, gerek önceki dönemler emekli milletvekillerinin emekli maaşlarının arttırıldığını ve gerekse halen bu görevi yapan milletvekillerinin de emekli aylığının tamamını almalarına olanak sağlayan bir seri değişikliğin kabul edildiğini yayınladı.
Cuma sabahından beri olaya kamuoyundan da tepkiler gelmeye başladı.
Aslında ayıp ve eleştirilmesi gereken konu, İktidar partilerinin bugüne kadar, Anayasanın 82. maddesine göre yürürlüğe sokulması gereken, milletvekillerinin özlük haklarını ve emeklilikleriyle ilgili bir uyum yasasının çıkartmamış olmalarıdır. Bu nedenledir ki; milletvekillerinin özlük hakları ile ilgili düzenlemeler maalesef her dönemde halkın gözünden kaçırılarak gece yarısı baskın önergelerle çözülmeğe çalışılması bir alışkanlık haline gelmiştir.
Geçen dönemde de iki defa aynı yöntemlerle milletvekili ve emeklileri maaşları gece yarısı operasyonlarıyla arttırılmaya çalışılmış ancak o tarihteki CHP yönetimi ve grubu buna karşı çıkıp imza vermemiştir.
Bu tavır karşısında diğer partiler de kamuoyu tepkisinden çekinerek, benzer düzenlemeleri Genel Kurula getirmeye cesaret edememişlerdi.
Bugünkü gazetelerin yazdıklarına göre, önerge hazırlığı Meclis Başkanı’nın Partilerin Grup Başkan Vekilleriyle görüşüp onlarında kendi Genel Başkanları ile görüşerek mutabakat sağlanması üzerine başlamıştır. CHP den de önergeye Divan Katibi ile diğer bir Milletvekili’nin imza verdikleri yönündedir.
Kamuoyu tepkisinin yükselmesinden sonra AKP, MHP ve BDP liler bu işi hiç üzerlerine almazlarken, sanki olayın tek sorumlusu ve tek düzenleyicisi CHP li bu iki milletvekili havası yaratılarak; kendilerini temize çıkartmak çabası içinde ki CHP parti yönetiminden peş peşe açıklamalar gelmeye başlamış ve bu iki milletvekilinin disiplin kuruluna verileceği bildirilmiştir.
Bütün önergeler Genel Kurul da Grup Başkan Vekillerine verilir. Yani o gün Genel Kurulda bulunan Grup Başkan Vekili benim bu önergeden haberim yoktu demesi mümkün değildir.
Eğer bu önergeye parti ve grup olarak karşıydılarsa, o zaman yapması gereken, önerge üstüne söz ister “her ne kadar arkadaşlarımız böyle bir önergeye imza atmışlarsa da biz grup olarak bu önergeye katılmıyoruz” diyebilirdi.
Anlaşılıyor ki bu önerge, geçtiğimiz hafta Salı gününden itibaren gündemdeymiş. İsteselerdi, aksi davranışları engellemek üzere bağlayıcı grup kararı da alabilirlerdi. Bütün bunları da yapmayarak sanki “istemem ama yan cebime koy” tarzı bir davranış içindedirler
Hiçbir milletvekili böyle bir önergenin altına kendi Genel Başkanı’nın ve Grup Başkan Vekilleri’nin onayı ve izni olmadan imza atamaz.
Olayın tek sorumlusu sanki yalnızca bunlarmışçasına, disiplin kuruluna sevk ederek kamu oyu önüne atılmaları çok büyük bir haksızlıktır.
Bu durum ayrıca insanın aklına, acaba bu milletvekilleri “Atatürk’e katliamcı” denmesi üzerine buna karşı açıklama yapanların arasında oldukları içinmi yargısız infaza tabii tutuluyorlar düşüncesini getiriyor.
Kılıçdaroğlu ve onun kurmayları böyle önemli bir önergenin görüşüleceği bir oturumda, daha ne önemli işleri vardı ki; bu toplantıya katılmayarak bu önergeye dolaylı olarak destek vermişlerdir. Böyle bir önergenin görüşüleceğini bilen Kılıçdaroğlu niçin Genel Kurul salonuna gelip duruma vaziyet etmemiştir.
CHP yönetimi “yemin krizini” yönetemeyip nasıl ellerine yüzlerine bulaştırdıysa, bu olayı da krizi de yönetemeyip ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar.
Emeklilerin insanca yaşamasını sağlayacak düzenlemeler yapılamamışken, İşçi emeklilerinin intibak yasası çıkartılmamışken, gece yarısı baskınıyla böyle bir düzenlemeye nasıl ve ne kadar destek verirsen ver bunun hesabını hiç kimseye veremezsiniz.