19 Aralık 2011 Pazartesi

AŞİFTE FRANSA

                  
Fransanın; “Ermeni soykırımı olmamıştır” demeyi yasaklayan, bunu savunanları hapis ve para cezasına çarptırmayı öngören yasa tasarısı bir değişiklik olmaz ise bu hafta içinde Fransız Parlamentosunda görüşülüp oylanacak.

“Ermeni Soykırımı olmamıştır” demek, şiddet çağrıştırmayan, şiddet içermeyen bir söylemdir.Fransa şiddet içermeyen bu tarz düşünce açıklamalarını yasaklayarak, düşünceye saygı ilkesini çiğnemekte ve kişileri düşüncelerini ve bu düşüncelerini ifade ettikleri için cezalandırma yoluna gitmektedir.

Bu bir nefret suçudur. Fransa bu yasakları yasalaştırarak, Türklere karşı önyargı doğurabilecek bir davranış içine girmektedir.

Olay sadece bir nefret suçu çerçevesinde de irdelenemez, böyle bir yasa, düşüncenin açıklanmasını da peşinen engellemektedir.

Bu yasa,  bugün Fransa’yı yönetenlerin  1789 da İnsan Hakları Beyannamesi’ni yaşama geçiren atalarından daha da geride olduklarını ortaya koymaktadır.

Bu yasanın çıkartılmasının amacı, “Ermeni Soykırım iddialarının” serbestçe tartışılıp halk tarafından anlaşılmasını önleme gayretidir.

Bugün Ermeniler bu işin tartışılmasından son derece rahatsızdırlar. Zira bu konunun tartışılması, Ermenilerce çarpıtılarak yazılan bir tarihi olayın gerçek yüzünün ortaya çıkmasından duyulan endişedir.

Bugün, Türk, İngiliz, Rus, ABD, Fransa ve Ermeni  arşivleri tarafsız tarihçilere açılarak bu iş araştırılabilinir. Türkiye bu işe uzun zamandan beri de taraftardır.Buna yanaşmayan Ermeni tarafıdır. Çünkü böyle bir çalışma birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye aleyhine bir kamuoyu yaratmak için Ermenilerin yardımıyla tezgahlanmış, İngiliz çığırtkanlığının nasıl bir çarpıtma olduğunun ortaya çıkmasından duyulan korkudur.

Dünyanın her ülkesinde gerçek anlamda hukukçu hüviyetine sahip, ülkelerinin iktidarlarından emir almadan işlerini yapan, kapıkulu olmayan hukukçular da vardır.

Bunun en güzel örneklerinden biri de, Malta tutukları arasında bulunan ve Ermeni Soykırımı ile suçlanan Türklerin soruşturmalarının yapılması yetkisine sahip İngiliz Kraliyet Başsavcısıdır.

Soruşturma İngiliz Kraliyet Başsavcısıdır tarafından yürütülmüş ve sonunda “Osmanlı topraklarındaki Ermeni ve Yunan ırkına mensup olanların katlettikleri” gerekçesiyle dava açılamayacağına karar verdikten sonra, İngiliz Kraliyet Başsavcılığı İngiltere Hükümeti’nin açılamayan hukuki davanın yerine siyasi dava açılması yönündeki istemini de kabul etmemiştir.

Başsavcılık Ermeni Soykırımını belirleyen hukuken geçerli bir maddi kanıt yoktur diyerek, bir anlamda mensubu olduğu devletin propaganda maksatlı Türkleri suçlayan  yeşil kitabının da bir kıymeti harbiyesinin olmadığını ortaya koymuştur.

Bir yerde  Fransızlar, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğünü AB normlarına aykırı bir şekilde kısıtlarken, Türkiye’yi Ermeni Soykırımı ile suçlamayı “ileri demokratlık” kabul eden, kendileri engellenmeye çalışıldığı zaman bunu düşünce özgürlüğüne bir saldırı olarak niteleyen bizim liboşlar, dönekler,numaralı Cumhuriyetçiler bugün Fransa’nın bu nefret suçu oluşturan davranışını eleştirmekten özenle kaçınmaktadırlar.

Elbette tarihçiler bu konuyu derinlemesine incelesin; buna   “aydın” olduğunu iddia eden kimse karşı çıkamaz.

Bunu yaparken de savunmamızı “sizde yapmıştınız” gibi mahalle vari dedikodulara değil, sadece tarihi gerçeklere dayandıralım.

Ama ne acıdır ki; Türklerin soykırım yapmadığını Sovyet arşivlerini ve Ermeni tarihçilerin belgelerini inceleyerek ortaya koyan bir bilim adamını da, birçok diğer fikir suçlusunu olduğu gibi,  biz bu arada hapis etmekte de bir sakınca görmüyoruz.

Fransa ve onun gibi  davranan devletler ne yaparlarsa yapsınlar, gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyemeyeceklerdir. İnsanlık tarihi düşüncelerinden ötürü birçok, filozof, yazar, sanatçı ve bilim insanını  baskı altına alınıp, hapsedildiklerini, işkenceler gördüklerini ancak özgür düşüncenin gelişiminin  engellenemediğini bize göstermektedir.