3 Ağustos 2018 Cuma

ŞİMDİ SIRASI MI?



AKP iktidarı tarafından, şaibeli Anayasa referandumu ve seçimler sonrası ülkede, anayasa ve  yasalar fütursuzca çiğneniyor; Devlet, parti devletine dönüştürülmüş, kuvvetler ayrılığı yok edilmiş; Seçim ve referandum kampanyalarında iktidar tarafından kaynağı belli olmayan sınırsız para harcanıyor; bürokrasi (sivil, askeri, güvenlik) tümüyle iktidara çalışıyor; Devletin bütün alt yapı, ulaştırma ve mali olanakları iktidar tarafından kampanyalarda kullanılıyor; medya rehin ve denetim altına alınmış vaziyette, medya mensupları sudan gerekçelerle hapse atılıyor; sizin benim yani halkın vergisiyle çalışan devlet radyo-televizyonu iktidar borazanına dönüşmüş; OHAL ortamında siyasi şahsiyetler "terörist" olarak suçlanıp hapse atılıyor; toplumda en zayıf muhalif ses bile şiddetle bastırılıyor.
Anayasal gösteri (dolayısıyla propaganda) hakkı yok edilmiş; mülkiyet güvencesi kaldırılmış, KHK'larla, mahkeme kararı aranmaksızın  insanların mal varlıkların el konuluyor.
KHK'larla ve TBMM'de yapılan düzenlemelerle, iktidarın seçimi kaybetmesini imkansız kılacak yasal, idari, toplumsal tedbirler alınmış (seçmen kütükleri, sandık kurulları ve güvenliğinden, eli sopalı güruhlara yasal korumaya kadar çok çeşitli düzenlemeler); demokratik bir seçim ortamının oluşmasını sağlaması gereken yargı tümüyle yanlı ve bağımlı hale getirilmiş, Anayasa Mahkemesi, kendi içtihatlarını yok sayıyor, İmam hatipli olduğu için itildiğini kakıldığını söyleyebilen Yüksek Seçim Kurulu başkanı  açıkça kanunsuz karar alabiliyor.
Durum tam da bu haldeyken devleti kuran Cumhuriyet Halk Partisi ne yapıyor. Sen git ben oturayım kavgası yapıyor.
Parti içi iktidara talip olanlar, parti yönetiminin hangi tutum ve davranışını eleştirdiklerini kimse bilmiyor.
Yahut yukarı da saydığımız olumsuzluklar hakkında parti içi iktidarı ele geçirirlerse ne yapacakları ile tek kelime  söylemiyorlar. Onların bu durumu insanın aklına “Köy yanarken….” diye başlayan söylemi hatırlatıyor.
Bu partiye oy vermiş insanlarda aynen öyle düşünüyor ve lanetliyor.
Olay sen git ben geleyim kavgasından öteye gitmiyor. Cumhuriyet Halk Partisinde Lozan kahramanı İsmet Paşa bile Genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı. Ama o zaman kendisine muhalefet edenler, sen git ben geleyimden başka şeyler söylediler. Örneğin “CHP’de biat kültürü yoktur, CHP’liler kapıkulu değildir” “ Ne ezen ne ezilen, hakça bir düzen”, “toprak işleyenin su kullananın” gibi üstünden yıllar geçmesine rağmen hala bugün kullanılan bu sloganları ürettiler.
Bugün parti içi iktidar için mücadele edenler, sizin hiç böyle toplumda iz bırakan bir sözünüz var mı?

Maalesef yok.
Sizler mütedeyyin insanları da tanımıyorsunuz. Onların sizden istediği, kendilerine sempatik görünmek için “ Benim anam bacımda türbanlı” diyerek şov yapmanızı istemiyorlar.Senin namazın onları hiç ilgilendirmiyor.
Sizden sadece kendilerinin inançlarına saygı göstermenizi istiyor ve de bekliyor.
Son yıllarda parti içi iktidar mücadelesinde aranızda düşünceye dayanan ne gibi farklılık var bugüne kadar kimse duymadı.
Örneğin benim gibi partide köklü değişim isteyen Kemalistler, partinin kuruluş felsefesine geri dönülmesini, 6 okun, devrimcilik ilkemiz gereği, çağdaş  yorumunun yapılmasını istiyorlar. Bunu dillendiriyorlar.
Amerikalılardan telefon almakla övünmeyen, ya da ABD büyük elçisi ile görüşecek ise parti genel merkezinde alenen görüşen, nabza göre şerbet vermeyen bir yapının kurulmasını istiyorlar.