2 Mayıs 2018 Çarşamba

TEK ADAM REJİMİ



Demokrasi ortaya sadece bir sandık konulduğu zaman gerçekleşmez. Demokrasi bir kültür meselesidir, onu içine sindirebilmek meselesidir.
Hepimiz daima parti genel başkanlarının mütehakkim tutumlarından rahatsız oluruz.
Türkiye’de demokrasinin yeşermesini, kök salmasını toplumu rahatlatmasını istiyorsak, önce demokrasiyi mensubu olduğumuz partilerin içinde sağlamalıyız.
Bugün muhalefet partileri haklı olarak Türkiye’de tek adam rejimi olduğunu söyleyip duruyorlar. Tabii tek adam rejimi sadece ülke de, AKP’de  değil, özellikle ana muhalefet partisinde de tek adam rejimi söz konusu.
Ekmelettin İhsanoğlu deneyi yaşamış bir partinin Cumhurbaşkanı adayını belirlerken, aday belirleme yöntemi konusunda,   çok dikkatli olması gerekirdi.
Cumhurbaşkanı adayı belirlemek çok ciddi bir iştir.İmkan olsa da bu konu Kurultay da tartışılabilseydi, en azından seçim yöntemini Kurultay belirleseydi. Hatta tüm partililer belirleyebilseydi.
Nitekim 2011'de yapılan Fransa Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday belirlemek üzere Fransız Sosyalist Parti üyeleri 20 Ekim 2011'de sandık başına gittiler. Oylamaya 3 milyon üye katıldı. Aday adayları arasından François Hollande oyların % 56'sını alarak başkan adayı odu ve daha sonra Fransa Cumhurbaşkanı seçildi.
 Keşke Cumhuriyet Halk Partisi de adayını bu yöntemle belirleseydi de Türkiye’ye demokrasi dersi verebilseydi, ama maalesef böyle yapılmadığı gibi, ne  Kurultay ne de ondan  sonra en yetkili kurul olan Parti Meclisi adayı veya aday belirleme yöntemini tespit etmedi.
Her ne kadar uyum yasaları saçma sapan bir kural getirerek, Cumhurbaşkanı adayını belirlemek yetkisini Partilerin Türkiye Büyük Millet Meclis Gruplarına vermiş ise de  tabii bu durum Kurultayın ya da Parti Meclisinin Türkiye Büyük Millet Meclis Grubuna telkinde bulunmasına engel değildir.Bu yapılabilinirdi. Ama maalesef Cumhurbaşkanı adayını belirleme yetkisi Genel Başkanın şahsına  verildi.
O da Cumhurbaşkanı adayını açıklamayı son güne bıraktı.
Aday, Ekmelettin İhsanoğlu olayında olduğu gibi gene Cumhuriyet Halk Partililerin içlerine sindiremedikleri bir aday olursa ne meclis grubundan, ne Parti Meclisi üyelerinden Milletvekili listeleri belli oluncaya kadar hiçbir aykırı ses çıkmayacaktır. Bu sessiz kalan arkadaşlar, listeler belli olup da , listede olmadıklarını görünce isyan edeceklerdir.
O zaman doğruları haykıracaklardır. Sayın Kemal Anadol’un muhteşem bir milletvekili tarifi var.”İstisnaları olmakla beraber, doğruları ‘eski’ olduğu zaman söyleyen insana milletvekili denir”  diye.
İşte bu arkadaşlarımız o zaman yapılanın yani Cumhurbaşkanı adayını tek adamın seçmesinin ne kadar yanlış olduğunu haykıracaklardır. Ama doğruyu “eski milletvekili” olduğu zaman söyleyeceklerdir.
Tek adamlığa karşı çıkıyorsak, devleti de, partiyi de tek adamın yönetmesine karşı çıkmamız gerekmektedir.
Demokratik kurallar geçerli olacaksa, bunu sadece karşısında bulunduğumuz partilerden beklemek yanlışların en büyüğü olur. Kendimiz de demokrasi kurallarına bağlı olmak, çok sesliliği içimize sindirmek zorundayız.
Anayasamızda her ne kadar “Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vaz geçilmez unsurudur” diyorsa da o, Anayasamızda sadece şiirsel bir ifadedir, o kadar. Aslında biz tek adam rejimini  çok severiz.