20 Nisan 2018 Cuma

BASKIN SEÇİM



Danışıklı dövüş erken seçim, daha doğru bir ifadeyle baskın seçim kararı alındı.  Halka da sanki erken seçim isteği sadece Bahçeli’ninmiş havası verildi.
Erken seçim kararı verildi ama aynı günde Olağanüstü halin üç ay daha uzatılmasına karar verildi.
Bilindiği üzere  olağanüstü hal, temel hak ve hürriyetleri aşırı ölçüde sınırlandıran bir rejimdir. Ülkede olağanüstü hal  var iken Anayasayı değiştirme yetkisine sahip bir meclis için seçim yapmak ne kadar yerinde olduğu sorgulanabilir.
Kendisine Başbakan denen ama aslında herhangi bir bakandan farkı olmayan, Cumhurbaşkanlığı danışmanları kadar bile ağırlığı bulunmayan  Binali Yıldırım yanlışlık da olsa 2017 referandumundan önce “Şimdi, referandum olması halinde,  elbette kimseye, OHAL altında seçime gidildi, OHAL  şartlarında referandum yapıldı’ gibi bir söz söyleme fırsatı vermeyiz. Bu nedenle referandum öncesi OHAL kaldırılır diye düşünüyorum” demişti.
Yukarıda da belirttiğim gibi sıradan bir bakan kadar bile değeri olmayan Binali beyin bu açıklaması ogün için doğru bile olsa, bugün aynı şeyi söylemesi mümkün değildir.
Nitekim, Seçimlerin erkene alınması için Bahçeli ile beraber Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına başvuruda bulundu.
Tabii bir AKP’li için dün söylediğinin bugün tam aksini yapmak çok şaşırtıcı değildir. Tayyip beyin buna benzer  onlarca söylemi gösterilebilinir.
Olağanüstü halin devamı , seçimlerin   serbestliği ve eşitliği üzerinde kuşku yaratabilir. Olağanüstü hal süresinde Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan  Bakanlar Kurulunun olağanüstü hal KHK sı çıkartma yetkisi vardır. KHKlar ile normal dönemde yapılamayacak pek çok işlem, kamu görevinden çıkarma, dernek kapatılması, malvarlığına el konma hiçbir sorgu suale ihtiyaç duyulmadan yapılabilmektedir.
Olağanüstü hal KHKları ile  Tayyip Erdoğan yönetiminde 100 binden fazla kişi kamu görevinden ihraç edidi. Pek çok dernek, televizyon, gazete kapatıldı ve mal varlıklarına el konuldu.
Olağanüstü hal mevzuatı, Bakanlar kuruluna, vali ve kaymakamlara, her türlü gösteri yürüyüşü ve toplantıyı yasaklamak yetkisi vermektedir. Bu yetkilerin kullanılabildiği bir ortamda seçim yapmak, seçimlerin meşruiyetine gölge düşürdüğü gibi başka sorunlarda var.
Tabii bu sorunları bilmeyen bir çok parti yetkilisi  “Biz seçime hazırız” diye bağırıyorlar.Ama bağırırken oluşan ve oluşacak olan sorunları hiç dikkate almıyor.
  Bilindiği gibi 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Hakkında Kanun gereği 1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanı Seçimini düzenleyen 102. maddesi yürürlükten kalkacak 101. Maddesi de değişecektir. Yeni 101. madde Anayasa’ya eklenmiş olan Geçici 21. Madde uyarınca birlikte yapılması gereken bir sonraki Milletvekili Genel Seçimi ile Cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin seçim takviminin başlaması ile birlikte yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla, bir sonraki Cumhurbaşkanı seçimi için adaylık süreci ve koşulları seçim takvimi ile birlikte değişmiş olacaktır. Takvimin başlaması ile birlikte yürürlüğe girecek olan yeni 101. maddede Cumhurbaşkanı adaylığı için önceki düzenlemeden farklı yöntemler belirlenmiştir. Yeni 101. maddenin üçüncü fıkrası şöyledir: “Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüzbin seçmen aday gösterebilir.”
Seçim takvimi ile birlikte yürürlüğe girecek olan bu düzenlemeye göre kimlerin hangi yöntemle Cumhurbaşkanı seçiminde aday olabileceği belirlenmiş olmaktadır. Ancak, bu yeni aday belirleme ve aday gösterme yöntemlerinin nasıl işletileceği de yasayla düzenlenmesi gereken önemli bir konudur. Nitekim, 6771 sayılı Kanunla Anayasa’ya eklenen Geçici 21. Maddenin ‘B)’ fıkrasında Kanunun yayımlanmasından itibaren altı ay içinde uyum yasalarının ve TBMM İçtüzük değişikliklerinin yapılması emredilmiştir. Yapılması gereken yasal düzenlemeler arasında Cumhurbaşkanı seçimine ve adaylık sürecine ilişkin Anayasa kurallarına uygun yeni düzenlemeler olduğu açıktır. Ancak bu düzenlemeler, diğer pek çok yapılması gerek düzenleme gibi bugüne kadar yapılmamıştır. Bu durumda, sadece 60 gün civarında bir süre sonra yapılması gereken Cumhurbaşkanı seçimine yönelik yasal düzenlemelerin nasıl ve hangi yöntemlerle yapılacağı ve adaylık sürecinin yeni Anayasa kurallarına, serbest ve adil seçim ilkelerine uygun yapılıp yapılamayacağı üzerinde durulması gereken bir sorundur. Örneğin, yüz bin imza nasıl toplanacak, (fiziki imza olarak mı/elektronik imza olarak mı?) ve bu imzalar hangi makama tevdi edilecek (YSK/Meclis Başkanlığı/Anayasa Mahkemesi?), bu imzaların doğruluğu nasıl tespit edilecek, imzaların gizliliği, gizli oy ilkesi nedeniyle,  gizli kalması nasıl sağlanacak gibi üzerinde durulması gereken pek çok konu vardır. Yine bu imzaların toplanabilmesi için kaç gün veya hafta süre tanınacaktır. Böylesine büyük bir organizasyon için üç beş günlük bir sürenin yeterli olamayacağı açıktır. Yasa yapma zorunluluğu yanında yürürlüğe girecek Anayasa kuralının uygulanmasından kaynaklanacak sorun ve süreçler dikkate alındığında, seçimin sadece 60 gün gibi kısa bir süre sonra yapılması başlı başına seçime gölge düşürebilecektir.Tabii bunları dile getirecek hukuk bilgisi gerekmektedir.
Ama biz ucuz siyaset yapmayı severiz.  Onun için hemen bağırız biz seçime hazırız diye.