10 Kasım 2017 Cuma

ADLİ KAPİTİLASYONLAR MI HORTLUYOR?


ABD Ankara Büyükelçiliği geçen hafta "vize işlemlerinin kısıtlı olarak yeniden başlatıldığına ilişkin" yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını, Lozan’da kaldırılan adli kapitülasyonların yeniden hortladığını dünyaya ilan etti.
Açıklama şöyle diyor:
"Türkiye'deki misyonumuzda yerel çalışanlara yönelik başka bir soruşturma bulunmadığına ilişkin Türk hükümetinden ilk etapta üst düzeyde güvence almış bulunuyoruz..."
Üst düzeyde alınan güvencenin ne tür bir soruşturmaya ait olduğu belirtilmemiş., bir "adli soruşturma" söz konusu ise, böyle bir güvenceyi hükümet nasıl veriyor.
Açıklama şöyle devam ediyor.
"Ayrıca Türk hükümetinden, yerel çalışanlarımızın kendi resmi görevlerini yerine getirirken gözaltına alınmayacakları veya tutuklanmayacaklarına ilişkin güvence de alınmıştır. Bundan sonra Türk hükümeti bizim yerel bir çalışanımızı gözaltına alma ya da tutuklama niyetine ilişkin önceden Amerikan hükümetine bilgi vermeyi taahhüt etmiştir...."
Açıklamanın bu bölümü çok sorunlu.Osmanlıyı yıkan kapitülasyonların genişletilmiş şekli.
Bu açıklama gösteriyor ki; hükümet, ABD misyonlarında çalışan Türk personelin, görevlerini icra ederken (suç işleseler bile), gözaltına alınmayacaklarını taahhüt etmiş. Daha da ileri gitmiş, "bağımsız yargı"nın alanına girerek, ilgili personelin "tutuklanmayacakları" güvencesini de vermiş..
Bu durum, Türkiye'de yargının yürütmenin denetiminde olduğunun bir yabancı ülke büyükelçiliği tarafından ilanından başka bir şey değildir.
ABD misyonlarındaki yerel personel için verilen "soruşturulmama ve tutuklanmama güvencesini Viyana Sözleşmeleri ile de izah etmek mümkün değildir. Bu durum,  Viyana Sözleşmeleri'nin de ötesine gidiyor. Zira, o sözleşmeler sadece gönderen devletin uyrukluğunda olan personel için ayrıcalıklar getiriyor.
ABD misyonlarında çalışan yerel yani Türk Personele için verilen soruşturulmama ve tutuklanmama güvencesi, bu Türk personeli Türk yasalarından bağışık tutulmayı içermektedir.
ABD’ye  verilen güvence ister üst düzey güvence olsun ister yumuşak bir güvence olsun bu bir tür "adli kapitülasyon" değilse, nedir? Üstelik, güvence Türk vatandaşlarını ilgilendirdiğine göre, Lozan'da tasfiye edilen kapitülasyonların daha da genişletilerek uygulamaya konmuş olmuyor mu?.
Başka devletler de misyonlarından çalışan Türk uyruklular  için de benzer ayrıcalıklar talep ederse ne olacak?
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği'nin, taraflar arasında varılan vahim ötesi bu mutabakatı  açıklaması üzerine, Washington’daki Büyükelçiliğimiz de bir açıklama yaptı ve ABD tarafına misyonlarının yerel personeli için herhangi bir soruşturmadan ve tutuklamadan masuniyet taahhüdü verilmediğini bildirdi.
(Açıklamaya Washington Büyükelçiliğinin web sitesinden 7.11.2017 tarihinde bu açıklamaya silinmiş olacak ki  ulaşılamıyordu.)  ABD Büyükelçiliği’nin bu  açıklaması Türkiye'nin totaliter bir rejim ile yönetildiğini ilan etmekte idi. Türkiye içinde bu yönde eleştiriler yapılıyor, o bizim iç sorunumuz o ayrı bir konu.Ama Yabancı bir Büyükelçiliğin böyle bir tespitte bulunup, bunu ilan etmesi ayrı.. Böyle bir açıklama yapmak haddi olmamak gerekir.  Bu durum, işin "teknik" düzeyde ele alınıp, Washington Büyükelçiliğimizin karşı açıklaması ile geçiştirilemeyecek kadar vahimdir. Bu, siyasi bir konudur ve gereği doğrudan hükümet tarafından ona göre yapılmalıdır.
ABD açıklamasında sözü edilen "iyileşmiş güvenlik" konusunu bizimkiler "misyonların fiziki güvenliği" şeklinde anlıyorlar veya, öyle anlamak işlerine geliyor. Halbuki ABD’nin açıklaması, "iyileşmiş güvenlik durumunu" verilen soruşturmalardan ve tutuklamalardan masuniyet güvencesi ile ilişkilendiriyor. Kastettikleri "fiziki güvenlik" değil..
Nitekim Pence Binali Yıldırım görüşmesi sonrası yapılan” Başkan yardımcısının, "ABD vatandaşlarının, ABD misyonlarındaki yerel personelin, gazetecilerin, sivil toplum temsilcilerinin OHAL altında tutuklanmalarından derin kaygı duyduğunu bildirdiği ve o davaların saydamlık ve adil yargılama ile sonuçlandırılmasını ısrarla istediği" bildiriliyor. Yani, ülkemizin iç işlerine giren konular hakkında Başbakan'a talepler iletildiği ve nasihat edildiği(!) vurgulanıyor.
Gelinen bu nokta   Sevr’i yırtıp atıp Lozan’ı yani kapütilasyonları yırtıp tam bağımsız bir Cumhuriyeti kuranların mezardaki kemiklerini sızlatıyordur.