11 Eylül 2017 Pazartesi

REJİM DEĞİŞİKLİĞİNE MEŞRUİYET TANIMAK


2010 Anayasa değişikliğinden bu tarafa rejim değişikliği muhalefet partilerinin tutum ve davranışıyla meşru hale getirildi.
AKP iktidarı tarafından:
_Anayasa ve yasalar fütursuzca çiğneniyor;
_Bürokrasi tümüyle İktidara çalışıyor
_Devletin bütün alt yapı ve ulaşım olanakları tek taraflı olarak iktidar tarafından kullanılıyor;
_Medya birkaç gazete ve televizyon kanalı dışında rehin alınmış vaziyette, hoşlanılmayan medya mensupları sudan gerekçelerle ya işinden ediliyor, ya da hapse atılıyor;
_Halkın vergisiyle çalışan Radyo ve Televizyon AKP iktidarının borazanı haline gelmiş durumda;
_ Demokratik bir ortamın oluşmasını sağlaması gereken yargı tarafsızlığını yitirmiş, tümüyle yanlı ve bağımlı hale gelmiş, Anayasa Mahkemesi, iktidara yaranmak için kendi içtihatlarından hiçbir bilimsel gerekçe göstermeden dönüyor, Yüksek Seçim Kuruluda kanunun emredici  hükmünü, siyasi iktidara yaranmak gayesiyle ihlal ediyor;
_OHAL döneminde siyasetçiler “terörist” olarak suçlanıp hapse atılıyor.
_Toplumda en zayıf muhalif sese bile tahammülsüzlük gösterilip susturuluyor;
_Mülkiyet güvencesi tümüyle yok edilerek, mahkeme kararı beklenmeksizin, insanların mal varlıklarına el konuluyor;
Tabii bu listeyi daha da uzatmak mümkündür.
Bu saydığımız olumsuzlukları önümüzdeki seçimlerde değişme ihtimali var mı? Hayır, değişme ihtimali olmadığı gibi daha başka olumsuzluklarda bunlara eklenecektir.
Bugüne kadar muhalefet partilerinin sanki gayet demokratik bir ortam varmış ve seçimler yargı güvencesi altında, eşit imkanlarla sahip parti ve adaylar arasında yürütülüyormuş gibi, seçim stratejileri tartışmak rejime meşruiyet tanımak anlamına gelir.
Muhalefet partilerinin yapması gereken, yaşanan ortamın demokratik hale getirilmesinin mücadelesi olması gerekirdi. Ama maalesef çok geç kalındı.
Bu konuda halkı bilinçlendirmesi gerekenler, maalesef bunu yapmayarak “mışcasına” hep şikayetçi oldular.
Sorunları çözeceğiz demek yetmiyor,nasıl çözeceğinizi somut olarak söyleyeceksiniz.
Yukarıda saydığımız bir kısım hukuksuzlukların bir tanesi bile olduğu gün, demokratik ve hukuki tepkisini ortaya koymayanlar, bu gayrimeşru davranışlara meşruiyet kazandırdılar.
Etkili olacak kararları almaktan kaçındılar, bu kifayetsiz tavırlarını şimdide sürdürüyorlar. Sanki normal, demokratik ortamda, yargı güvencesi altında bir seçim olacakmış gibi davranmak halkı aldatmaktır.
“Biz Parlamenter rejim istiyoruz” demek yetmez.  Bu söylemlerin somut anayasa önerisi ile desteklenmesi gerekir.
Muhalefet partilerinde hiç böyle bir anlayış yok. Yani AKP iktidarı tarafından özü ile oynanan anayasanın yerine nasıl bir anayasa önerildiği açıkça halka anlatılmalıdır.
Soyut bir şekilde “parlamenter rejimi savunacağız” söylemi yetmiyor, bu söylem anayasayı değiştirmek konusunda güçlü bir iradeyi yansıtmıyor.
Halbuki gecikerek de olsa  16 Nisan referandumuna ve de haklı olarak Yüksek Seçim Kurulunun tam kanunsuz kararından sonra seçim sonucuna ve anayasa değişikliğine “gayrimeşru” diyen kendileri idi.
Bir tarafta bunu söyleyeceksin diğer taraftan da, Türkiye’de hak hukuk adalet var demek kendi söylemleriyle çelişmektir.
Bu çelişkiler halkta inançsızlık yaratmaktadır.
Eğer 16 Nisan referandum sonuçları gayrimeşru ise, bir meşruiyet tartışması açmak gerekmiyor mu?
Halkı bu konuda bilinçlendirmek gerekmiyor mu?
Tabii bunu yapabilmek için AKP iktidarı tarafından Cumhuriyetin temellerine saldırılırken Kuzey Irakta ülkenin toprak bütünlüğüne açıkça tehdit oluşturan bir halk oylamasına, Kürt seçmene, bu ülkenin bölünmesini daha 1920’ lerden beri planlayan emperyalistlere  sempatik görünmek için sessiz kalınırsa inandırıcı olunamaz.
Görünen o ki, toplumun en aydınlanmış beyinleri rejimin ve ülke bütünlüğünün tehlikede olduğunu görmemektedirler. Muhalefet partilerinin onlara öndelik yapması gerekmektedir.
Muhalefet çelişkiler içinde olduğundan söylemlerinde de inandırıcı olamıyor. Bu muhalefet yapısı Türkiye için büyük talihsizliktir.