25 Eylül 2017 Pazartesi

KÜRDİSTAN İŞİNİZE GELİRKEN İYİYDİ



1920 den beri emperyalistlerin rüyası  İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den koparılacak topraklar üzerinde bir kukla Kürt Devleti kurdurmaktır.
2002 den beri ülkeyi tek başına yöneten gerici ve tutucu AKP iktidarı, öngörüsüzlüğünden ötürü  önce 2003 de Irak’ın ve sonra’da 2011 de Suriye’nin bölünmesi oyunları üzerine, değerli Zafer Arapkirli’nin çok doğru tespitiyle  benzin bidonları ile koştukları için, olayların bu noktalara gelmesinin tek sorumlusudurlar.
Türk Ordusunda olsa olsa bir onbaşı ile muhatap olabilecek bir insanı kendi partilerinin genel kuruluna şeref misafiri yapan ve militanlarını “Türk Halkı seninle gurur duyuyor” diye bağırtan, bu düzeyde bir adama devlet başkanı muamelesi yaparak, paçavralarını göndere çektiren bugün ki iktidar, Diyarbakır meydanında ayrılıkçılarla da şov yapmıştı, emperyalizm’den destek alan bir terör örgütü olan PKK ile masaya oturan, PKKlıların ayağına çadır mahkemeleri gönderen  bu iktidar, gelinen noktanın tek sorumlusudur.
Barzani’nin televizyon  kanalı Rudaw her gün yayınladığı hava durumu raporunda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Kürdistan sınırları içinde gösteriyor.
Bugün ki iktidar değil midir,   Türksat’tan yayın yapan bu televizyona izin veren.
Buna maalesef  muhalefetin de sesi çıkmıyor.
AKP iktidarı bunlara sessiz kaldığı içinde adam her geçen gün daha da küstahlaşıyor.
Ve “bakın siz buradaki Türkmenler ile ilgilenirseniz bende sizdeki 30 milyon Kürt’le ilgilenirim” demek cesaretini gösteriyor.
Türkiye’de  çeşitli siyasi partilere dağılmış   emperyalist uşakları da referanduma karşı çıkanlara her türlü saldırıyı kendilerinde hak görüyorlar.
Tabii bu arada Türkiye’yi yönetenler hala gerçekleri göremiyorlar. Nitekim Başbakan yaptığı açıklamada “Bütün dünyanın karşı olduğu, komşularının hiçbirinin istemediği bu yanlışta ısrar etmenin sonu hayır olmaz. Bunun elbet bir bedeli olacak, ama bedeli masumlar değil kararı veren ödeyecek” dedi.
Bütün Dünya karşı çıksa Barzani böyle bir işe soyunabilir mi? 1920 den beri emperyalistlerin hayali olan bağımsız Kürdistan o “Bütün Dünya” dediklerinin açık veya örtülü desteği ile hayata geçirilmek isteniyor.
Bu iş çok evvelden planlandı bölgenin demografik yapısı silah zoruyla değiştirilirken, soydaşlarımız göçe zorlanırken Türkiye buna sessiz kaldı.
O zaman dahi soydaşlarımızın mal ve can güvenliğini koruyabilirdik. Hududun Irak tarafında  güvenlik sağlanamadığı için müdahale edebilirdik, zira 1926 Ankara Antlaşmasının ekleri bize bu hakkı veriyordu.
Çünkü Türkiye uluslar arası hukuktan kaynaklanan haklarını hem muhataplarına ve hem de  “dostlarına” anlatmadı, anlatamadı.
1974 Kıbrıs Barış harekâtından öncede Başbakan’ın tabiriyle “bütün Dünya” Türkiye’nin bir askeri harekâtına karşı idi. Hem uluslar arası antlaşmalardan doğan haklarımızı iyi anlattık ve hem de kararlılığımızı bütün dünyaya gösterdik.
Bunları yaparken de ne “Ey Amerika ” ve ne de “Ey İngiltere” diye bağırdık. Ne de Süleyman Şah türbesini Baba Esad istiyor diye taşıdık. Hatta oraya yapılacak en ufak saygısızlığı savaş sebebi sayarız dedik.
Ayrıca, bütün Dünya bu referandum olayına karşı falan değil, Amerika,  İngiltere ve Rusya bu işe perde arkasından, İsrail ise açıkça  destek veriyor.Zaten sözüm ona karşı çıkanlar da işin esasına değil, zamanlamasına itiraz ediyorlar.
Bütün Dünya kendisine karşı olsa, Türkiye kararlı bir tutum takınsa,  Barzani böyle bir şeye cesaret edebilir mi idi? Emperyalistlerin yurt içindeki uşakları açıktan bu referandumu savunabilirler miydi. Bağdat hükümetinin karşı çıkmasına (milli damat) para kazanacak diye, Kürt petrolünü satarken bugünleri hiç düşünmediniz mi
Daha düne kadar açıkça atıf yapılmayan Lozan, 1926 Ankara Antlaşması ve Meclisi Akvam kararları yeni dile getiriliyor.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görevinden ayrılmasından sonra, yandaş müteahhitlere çıkar sağlamak uğruna  Barzani ile yakın ilişkiler kurarken,  işin bu noktaya geleceğini göremediniz   mi?
Geçmişte her türlü tavizi ver, şimdi güya  diş göster. Dış politika ülke menfaatlerini ödünsüz takip etmeyi ve kararlılık gerektirir. Göz boyama yöntemleri ile dış politikada sonuç alınamaz.