4 Ocak 2015 Pazar

CHP TARİHİNDE BÖYLE BİR REZALET YAŞANMADI


Türkiye günlerdir Şişli Belediyesinde yaşanan  rezaletle çalkalanıyor. Yaşanan rezalet, kifayetsiz muhteris sözde Başbakanın bile ağzında.
CHP’de benim hatırladığım  böyle bir rezalet hiç yaşanmamıştır.
Ortaya çıkan durum  Ceza Kanununu  ilgilendiren bir olaydır.
Hayri İnönü, kendisinden mafya vari yöntemlerle, tehditle bir istifa mektubu alındığını söylüyor.
Bu istifa mektubu, olayların içinde olmayan İhsan Özkes isimli milletvekilinin cebinden çıkıyor.
Şimdi araştırılması ve ortaya çıkartılması gereken husus, bu mektup İhsan  Özkes isimli, Kılıçdaroğlu tarafından tarafları barıştırmakla görevlendirilen Milletvekilinin eline nasıl geçmiş olabileceğidir.
Tehditle Hayri İnönü’den alınan bu mektup,  ya doğrudan Sarıgül ya da aracılar vasıtasıyla Kılıçdaroğlu’na ulaştırmış olmalıdır ki; kendisi tarafından tarafları barıştırmakla görevlendirilen İhsan  Özkes’in eline geçebilsin.
Zira İhsan Özkes, Kılıçdaroğlu tarafından Sarıgül ve Hayri İnönü’yü barıştırmakla görevlendirilinceye kadar Şişli olayının hiçbir yerinde  adı geçmiyordu.
Kılıçdaroğlu, bir kişinin elinden mafya vari tehditle bir istifa mektubunun alınmasının TCK açısından suç teşkil edeceğini bilmesi gerekir.
Hesap uzmanlığı, SSK Genel Müdürlüğü ve sonunda Milletvekilliği ve CHP Genel Başkanı olmuş bir kimsenin tehdit ve şantaj yapmanın suç olduğunu bilmediğini düşünmek mümkün değildir.
Gerek Hayri İnönü ve gerekse eşi, çocuklarının öldürüleceklerini kemiklerini kimsenin bulamayacakları tehdidi aldıklarını basına açıkladılar.
Olayın buraya kadar olan kısmı İnönü ailesi ile Sarıgül arasındaki,  Türk Ceza Kanun 106. Maddesinde  ifadesini bulan tehdit  suçunu oluşturan bir olay gibi düşünülebilinir.
Ancak suç teşkil eden bir fiilin işlendiğini öğrenen kişinin, bununla ilgili makamlara haberdar olduğu suçu  bildirmek  görevi vardır.
 “Suçu Bildirmeme” durumu Türk Ceza Kanunun 278. Maddesinde tarif edilmiş suçu oluşturur.
Kılıçdaroğlu, tehditle alındığı ileri sürülen bu mektuptan haberdar olmuş ise; ki olayların seyri haberdar olduğunu gösteriyor, haberdar olduğu andan itibaren bunun üstünü örtmeye çalışması, yukarıda belirttiğimiz TCK’nın 278. Maddesindeki suçu oluşturur.
Bu yukarıda anlatmaya çalıştıklarım, işin ceza hukuku tarafı, birde olayın siyasi boyutu var.
Ciddi bir Genel Başkanın yapması gereken, partisi içinde böyle bir olayın varlığını duyduğu  anda, parti içindeki hukukçulardan bir komisyon kurarak işin araştırılmasını istemesidir.
Tedbir olarak da bu kişilerden aklanıp gelmeleri istenmeliydi.
CHP tarihinde böyle olaylar vardır.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan’dan hakkındaki söylentilerle ilgili olarak“aklanıp gelmesi” istenmiş, o da buna istifa ederek cevap vermişti.
Sarıgül’den de hakkındaki iddialardan “aklanıp gelmesi” istenmiş, o bunu kabul etmediği için disiplin kurulu tarafından partiden ihraç edilmişti.
Kılıçdaroğlu, ne hukuki ve  ne de siyasi sorumluluğunun gereğini ya  yerine getirmemiştir, ya da çeşitli nedenlerle getirememiştir.
Bir parti Genel Başkanı, partisini her türlü saldırıdan korumakla yükümlüdür.
Olayların akışından anlaşılıyor ki, Şişli halkının iradesi ifsat edilmiştir.Bu Şişli Yerel Seçimlerinin yenilenmesine kadar gider.
Eğer böyle bir olayla karşılaşılırsa bunun sorumlusu Sadece Sarıgül ve Hayri İnönü müdür?
Bu yaşananların tek sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu’dur. CHP’ye bu zilleti yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
CHP tarihinde böyle bir rezalet yaşanmadı.Kılıçdaroğlu bugün istifa etmeyecekdirde ne gün istifa edecektir.
CHP’de bu yaşananlar, Baykal döneminde yaşanmış olsaydı, şimdi CHP’deki olayları sessizce seyreden Merkez Medya kıyameti koparırdı.
Olayları sessizlik içinde seyreden CHP’liler ve Kılıçdaroğlu’nu eleştirmekten özenle kaçınan Merkez Medya bu yaptıklarıyla AKP’nin ekmeğine yağ sürüyorlar.
Unutmayın ki; Türkiye’nin kurtulması CHP’nin bu işgalden kurtulmasıyla mümkün olur, Kılıçdaroğlu kimseye güven vermiyor, söylemleriyle de toplumda heyecan yaratmıyor.