Bir dostum yazmış “NEVRUZ GÜZELLİKTİR” diye.
Fakat son yıllarda Nevruz, bir grup bölücü tarafından bir bahar bayramı, bir güzellik olarak değil, bölücülerin aynen Arap Baharı yaşayan ülkelerde olduğu gibi bir iç çatışma çıkartarak kendi akıllarınca Birleşmiş Milletlerin müdahalesini isteyebilecekleri bir ortam yaratmak için kullanılmaktadır.
Nevruz bayramı, sadece bir etnik kökenin değil, Farslar, Azeriler, Anadolu Türkleri, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikiler, Özbekler, Kırgızlar tarafından da doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak kutlanan bir bayramdır. Yoksa sadece Kürtlerin ya da Zazaların bayramı değildir.
Ayrıca 2010 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 3000 yıllık Pers kökenli bu şenliği Dünya Manevi Kültür Mirası’na eklemiştir.
Ülkemizde de 1995 den beri 21 Martta bayram olarak kutlanmaktadır.
Bir kısım Kürt kökenli kişiler bu yıl bu bayramı, 21 Mart Çarşamba gününe geldiği için, 18 Mart Pazar günü kutlamak istediler. Yönetim de buna izin vermeyince olaylar yaşandı, istenmeyen, olmaması gereken manzaralar ortaya çıktı.
Biran için “Pazar günü kutlansaydı” ne olurdu diye bir düşünce akla gelebilir ve bir çok kişi de bunu böyle dile getirdi.
İlk bakışta makul gibi görülen bu düşünce, üstünde biraz düşündüğünüz zaman pek de o kadar masum bir istek olmadığı ortaya çıkarıyor
Burada ayrılıkçıların tutum ve davranışı çok geniş bir coğrafyada yaşayan, bir çok millet ve etnik kökene sahip insanlar için ortak bir gün olan Nevruz’u sadece Kürtlerin bayramı gibi göstererek kültürel bütünlüğün parçalanması arzusudur.
Yapılan açıklamalar incelenirse burada bir başkaldırı söz konusudur. “Biz bu dayatmaya karşı direneceğiz” denmektedir. Bu direnmenin bir görev olduğu dile getirilmektedir.
Gaye bir Nevruz kutlaması değildir. Nitekim tertip heyetleri 21 Marttaki kutlama taleplerini de geri çekmiştir.
Bölünme yanlısı Kürt ayrılıkçılar sanki bu sadece Kürtlere has bir bayram gibi gösterme çabası içindedirler.
Bunu yapma çabalarının altında uluslaşma, daha doğrusu Türk Ulusundan kopma arzusu yatmaktadır.
Bu ülkede yaşayan herkes bilmelidir ki herkesin etnik kökeni kendi onurudur ama Türk Milleti de herkesin kabullenmesi gereken hiçbir etnik kökene dayanmayan bir ulusun adıdır.
Bu yakıp yıkan bölücü grubun bütün arzusu, ülkeyi kan gölüne çevirmek, ülkede sürekli bir çatışma ve huzursuzluk ortamı yaratmaktır.
Son yıllarda olaysız biten bir Nevruz kutlaması yok gibidir. Örneğin izin verilmeyen grubun demokratik tepkisini göstermesi en doğal hakkıdır. Ama şiddet kullanmak kimsenin hakkı olmadığı gibi yakılan hasar verilen araçlar, otobüs durakları da kamu malıdır.
Bilindiği gibi, bir devletin temel unsurları, ülke, millet, ortak kültür, ortak tarih bilinci ve ortak dilin varlığıdır.
Ayrılıkçılar, AKP’nin istediği kişiyi parlamentoda seçtirememesi üzerine bir öç alma duygusuyla, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi yöntemini hayata geçirme çabası karşısında, bu değişikliği o tarihteki Sayın Cumhurbaşkanı’nın halk oyuna götürmesiyle boykot çağrılarının yüksek oranda çıktığı illeri Kürdistan olarak niteleyerek, hududu çizdiklerini ileri sürmüşlerdir.
Nevruz ve buna benzer olaylarda sürekli çatışma çıkartarak,kent yaşamında da insan hakları ihlallerine muhatap oldukları iddiaları ile uluslararası gücün müdahalesini istemek ve arkasında bir plebisit ile bağımsızlık ilan etme çabasındadırlar.
Bu ülkenin bölünmesine neden olacak, aslında altında iç barışın ve kardeşlik ortamının bozulmasına sebep olacak, ilk bakışta da masum gibi görünen talepleri, demokrasi, insan hakları bağlamında gördüklerini ileri sürerek destek verecek, bir yazarımızın deyimiyle “küresel sürtükler” de vardır.
Buna karşı toplumsal olarak uyanık olmak zorundayız.