28 Ocak 2020 Salı

AKP’NİN FUZULİ İKTİDARDA KALMA ÇABASI



Milli Savunma Bakanı  Hulusi Akar, 23 Ocak günü Aselsan'ı ziyareti sırasında yaptığı konuşmada, Yunanistan'ın Ege'deki kara suları 6 mil iken, hava sahasının 10 mil olduğunu iddia ettiğini, uluslararası antlaşmalarla silahsızlandırılmış 23 adanın 16'sını ise silahlandırdığını hatırlatarak, "hiçbir şekilde hakkımızı çiğnetmeyiz... Bu konuda kararlıyız" demiş.
Ege'de mülkiyeti uluslararası antlaşmalarla herhangi bir tarafa bırakılmamış 18 adacığın Yunanistan tarafından son yıllar içinde uluslararası  antlaşmalara aykırı olarak işgal edildiği haberlerine sade suya tirit açıklamalar dışında tepki vermeyen ve genel olarak çok uzun geçmişi olan (1960'lardan beri) Ege sorunlarına bugüne kadar fazla değinmeyen AKP'nin şimdi herhangi bir neden  yokken aniden Akar'ın ağzından yukarıdaki sert çıkışı yapması çok ilginç, ilginçliğin ötesinde tipik şark kurnazlığı.
Bu çıkış ister istemez Abdüllatif Şener'in şu sözlerini akla getiriyor:
"....İktidardan inmemek Sayın Erdoğan'ın (1) numaralı hedefi. Ölene kadar mutlak surette iktidarda kalmak istiyor. Bunu gerçekleştirmek için de yapmayacağı hiçbir şey yok. Her şeyi yapar.....bildiğim bir şey var, seçimi kaybetmemek için ne yaparım diye düşünüyordur...." 
Türkiye'yi olağanüstü kurallarla yönetmenin ve nihayetinde seçimleri süresiz ertelemenin bahanesi olarak kullanılmak üzere bir dış sorun yaratmanın hazırlığı mı yapılıyor? Şener'in tahminleri doğru mu çıkıyor? Diye düşünülebilinir. İzlemekte yarar var...
Tabii Akar’ın bu çıkışını  anlamak çok kolay. Irak ve Suriye’de Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Rusya’nın tutumları nedeniyle Türkiye’nin  tek başına bir şey yapması mümkün olmadığı ortaya çıkınca şimdi uluslararası hukuka göre silahlandırılması mümkün olmayan Ege adacıklarını gündeme taşıyorlar.
Eğer bu sorun  seçimlerin ertelenmesi için düşünülüyorsa, bunun çok tutacağını zannetmiyorum.
Zannetmiyorum zira, günümüz savaşları artık üç beş gün sürüyor Anayasamızın  78’inci maddesine göre, TBMM “seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına ‘ancak’  savaş sebebiyle yani seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse” karar verebilir ve seçimleri de ancak bir yıl geriye bırakabilir. Bir yıl sonunda,  “geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre, bu işlem yani geriye bırakma işlemi tekrarlanabilinir.”
Bu arada Erdoğan’ın seçimle iktidarı bırakmama olasılığı artık televizyon programlarında da açıkça dile getiriliyor. Bunun nedeni ise Ancak yıllardır AKP iktidarı tarafından görmezden gelinen ülkemiz için çok hayati bir olayın, biranda gündeme taşınması olabilir.
Bugün artık üç beş gün sürecek bir çatışmayı öne sürüp, seçimleri ertelemek mümkün değildir. Buna Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin de izin vermeyeceklerini düşünüyorum.
  Her ne kadar, Tayyip Erdoğan yandaşları kendisine bir “Başkomutanlık” sıfatı yakıştırmakta  iseler de, esasen Başkomutanlık Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlarının Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanlığını temsil yetkisi, bir kısım yandaşların düşündüğü gibi icrai değil sembolik ve törensel bir yetkidir.
Bütün bunlar olurken muhalefetin kurumsal olarak bu olayı seyretmesi çok manidardır. Muhalefet sadece bu olayları seyretmekle kalmıyor, Babacan ve Davutoğlu gibi ülkenin bugün her alanda getirildiği krıtik eşiğin birinci derecede sorumluları ile ittifak işaretler veriliyor olması da ayrıca çok düşündürücüdür.
Son yıllardaki seçimlerde/halk oylamalarında, iktidarın Yüksek Seçim Kurulunu da yanına alarak yaptığı demokrasi ile bağdaşmayan bütün uygulamalarını sineye çekmiş olan bu Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin, maalesef, o uygulamalardan daha ileri giden adımları, seçimlerin ertelenmesi gibi uygulamaları da içine sindirebileceği kuşkusu bende uyanıyor.