27 Ağustos 2019 Salı

KENDİNE DEMOKRAT



Bugün ağzından demokrasi lafını hiç düşürmeyen bir çok kişi için ancak “kendine demokrat” denebilir.
Sayın Baykal geçtiğimiz günlerde Sözcü gazetesine Saygı Öztürk’e bir röportaj verdi.
Bu röportajda, kendisini siyasetin içinde hissedince bunun kendisine iyi geldiğini söyledi.
Bu söylemden hiçbir şekilde parti içinde bir makam mevkii isteği çıkartılamazdı.
Ama Cumhuriyet Halk Partisi içinde “Yeminli” Baykal düşmanları vardır ve bunlar hemen yayına başladı.
Bunun içinde bana göre en çarpıcı olanı “Tayyip Erdoğan’ı bu milletin başına sen bela ettin” söylemidir.
Bunun sebebi 2002 seçimlerine giderken Tayyip Erdoğan’ın hakkındaki bir mahkeme kararından ötürü milletvekili olamamasıydı.
Tayyip Erdoğan Milletvekili olamıyordu ama Parti Genel başkanı olabiliyordu.
Tayyip Erdoğan AKP’nin Genel Başkanıydı daha doğrusu Genel Başkan olması için yasal bir engel yoktu ama milletvekili olamıyordu.Yani ortada bir demokrasi ayıbı vardı.
Bu şartlar altında seçime gidildi, AKP birazda seçim sistemindeki % 10 ayıbından dolayı tek başına iktidar oldu.
AKP tek başına iktidar olabiliyor ama Genel Başkanı milletvekili olamıyordu. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Bunu uygar dünyaya anlatabilmek mümkün müydü?
İşte Baykal o dönemde gerçek bir demokrata yakışanı yapmış ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olmasının yolunu açmıştı.
Bu Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde ilk defa olmuyordu. Rahmetli İnönü de 27 Mayıs sonrası, Adalet Partisi’nin o tarihteki yöneticileri ayak sürürken, Demokrat Partililerin affını hayata geçiren insandır, ki o demokrat partililer Uşak’ta onun canına kast etmişlerdi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin mallarına el koymuşlardı.
Gerçek Cumhuriyet Halk Partililer demokrasiyi, özgürlüğü, insan haklarını sadece kendileri için istemez, rakipleri içinde bunu isterler ve hayata geçirmek içinde ellerinden geleni yaparlar.
Çoğunlukçu demokrasilerde iktidar sınırsız ve denetimsiz güç arayışı içinde olur.  İşte Tayyip Erdoğan kendisi iktidar olduktan sonra yabancı istihbarat örgütünün güdümündeki  FETO suç örgütünün de yardımıyla, önce özgür basını, sonra bağımsız ve tarafsız yargıyı yok ettikten ve Orduyu Akar’ın komuta edebileceği hale getirdikten sonra  demokrasiyi ayaklar altına almıştır.
İşte, yeminli Baykal düşmanlarınca, Baykal, bütün bunların müsebbibiymiş, bu nedenle suçluymuş. AKP’nin günahlarının sorumlusu Baykal mış?
İşte kendine demokrat olmak böyle bir şey.
Tabii halkımız anti demokratik yasaların önün açılmasını sağlayan halk oylamalarında Tayyip Bey’in isteği doğrultusunda oy verirken hiç suçlu değil, bir demokrasi ayıbını ortadan kaldırmaya çalışan Baykal suçlu.
Bugün milletvekillerini zindanlara  gönderen “Tüm dokunulmazlıkların kaldırılmasına” oy verenler, bugün yaşadıklarımızdan hiç mi sorumlu değiller ama bir demokrasi ayıbını kaldırmanın yolunu açan Baykal suçlu.
Unutmayalım ki, dokunulmazlıkların bir defaya mahsus kaldırılması oylamasında sadece Deniz Baykal ve Muharrem İnce hayır oyu verdiler.
Baykal’a şimdi haksız ve çirkin şekilde saldıranlar bunu ağızlarına bile almıyorlar. Çünkü onlarda birilerinin trolleri.
Bugün için yapılması gereken Kurtuluş Savaşını gerçekleştiren Gazi Meclisin  Tayyip Erdoğan  tarafından rehin alınan yetkilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisine iade edilmesinin mücadelesinin yapılması şarttır.
Bugün için bizlerin yapması gereken, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmesi için çaba sarf etmektir.
Yoksa “kendimize demokrat olup” Baykal’a  küfretmek, demokratlık ve ülke sevgisinin ölçüsü değildir, olamaz. Bu ucuz demokratlık gösterisi olur.
Demokrasiyi savunacaksak, herkes için savunacağız, bize serbesti, sevmediklerimize “yasak”, böyle demokratlık olmaz. Kendimize demokrat olmayacağız, demokrasiyi anayasal sınırlar içinde eksiksiz bir şekilde herkes için isteyeceğiz.