2 Ekim 2017 Pazartesi

ŞİMDİ NE DİYECEKSİN?


Hatırlanacağı üzere Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, bir zamanlar Tayyip Erdoğan için “kardeşim Esad’dı”,müşterek bakanlar kurulu toplantıları yaptık, karşılıklı olarak vizeler kaldırıldı, sınırlar açıldı,ticaret geliştirildi.
 Ne olduysa oldu sonradan bir anda “kardeşim Esad”  halkına zulüm eden “ESED” oldu. Zira Amerika, Esad’ın devrilmesini ve Suriye’nin parçalanmasını istiyordu.
Bu yüz yıllık hayalleri olan İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den koparılacak topraklar üzerinde bağımsız Kürdistan kurmanın hayata geçirilmesinin ikinci adımı  idi.
Bunun ilk adımı Irak’ta uçuşa yasak bölge ilan edilerek, Kuzey Irak Özerk bölgesi ile  atılmıştı. İkinci adım da Suriye’de atılıyordu.
Amerika’nın bu isteği üzerine Türkiye,  Suriye’ye yapılacak bir askeri harekatı savunur hale geldi. Savunmak ile kalmadı, Esad muhaliflerine topraklarını açtı.
Sadece topraklarını açmakla kalmadı, ülkesine karşı başka ülkelerin tezgahladığı parçalama harekatına iştirak edecek kadar ahlak yoksunu muhaliflere, askeri ve diplomatik desteği verdi.
Lise öğrencisi düzeyinde tarih bilgisi olan bir insan, başka ülkelerin desteği ile hareket eden insanlara güvenilemeyeceğini bilmesi lazımdı. Zira, Kurtuluş Savaşı sırasında  Şeyh Sait isyanı da İngiltere’nin teşvik ve bu adamları elde etmesiyle olduğunu bilir ve Suriyeli muhaliflere destek olmaz idi.
Suriyeli muhaliflere sırf Amerika istiyor diye destek olurken,  komşuluk ilişkilerini, uluslar arası hukuku da yok saydık. Cumhuriyetin “Yurtta sulh Cihanda sulh ilkesini” İslam aleminin liderliği ham hayaliyle yok saydık.
AKP’nin bu yanlış dış politikasının içeride yansıması da açılım politikası idi. Bu politikaya açıkça destek veren HDP vardı. Diğer muhalefet partileri de kısır oy kaygısıyla olaya sessiz kalmışlardı. Açılım konusunda  AKP iktidarına engel de çıkartmıyorlardı. Türk basının büyük çoğunluğu da  emperyalistlerin bu yüz yıllık hayaline destek veriyorlardı.
Zamanında Irak’ın bölünmesine sessiz kalan Türkiye,Suriye’nin bölünmesinde de aktif rol alıyordu.
Türk silahlı kuvvetleri içinde  buna direnenlerde, Ergenekon, balyoz ve benzeri kumpas davaları ila zindanlara gönderilmişlerdi.
Suriye bölünmedi, zira  Rusya ve İran gibi iki güçlü müttefiki vardı. Hatta Amerika ve Türkiye’nin bu yanlış politikaları Rusların işine gelmişti. Suriye’nin Tartus şehrindeki Rus Deniz üssünün genişletti ve modernize etti.
Türkiye ve Amerika’nın bu yanlışı Rusların yüz yıllardır isteyipte elde edemediği sıcak denizlere inme imkanını sağlamış oldu.
Bir zamanlar bir hafta dayanamaz denen Esad yerinde kaldı, Emevi camiinde Cuma namazı kılma hayali de bitti, şimdi ne yapıyoruz.
AKP Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cumartesi günü Erzurum’un Palandöken ilçesinde partisinin Genişletilmiş İl divanı  toplantısında yaptığı konuşmasında, “ Suriye’nin kuzeyinde oynanan oyunu görüyoruz. Ülkemizin Ortadoğu coğrafyasında tecrit edilmesi, kuşatma projesi olduğunu biliyoruz ” demiştir.
Son günlerde yabancı basında da Türkiye'nin "Esad'ın gönderilmesi" gündeminden vazgeçtiği ve Türkiye ve Suriye arasında temasların başladığı yazılıyor.
Ciddi devlet adamlığı ufkun ötesini görebilmektir. Ülke çıkarlarından başka kimsenin peşine takılmamaktır.
Anlaşılıyor ki; Tayyip Erdoğan daha olayın  ne olduğunu bile anlayamamış. Oynan oyun, Türkiye’yi o bölgeden tecrit etmek falan değil,  Türkiye’nin güneyinde mümkünse Türkiye’den de toprak kopartarak, yüz yıllık emperyalist rüyayı hayata geçirmek,kukla bir Kürt Devleti kurup Musul ve Kerkük petrollerini Akdeniz’e akıtmaktır.
  “Türkiye’yi Ortadoğu’da tecrit etmek istiyorlar” sözü, insan aklıyla alay etmek olur. Türkiye asıl Ege Denizinde tecrit ediliyor. AKP iktidarı döneminde 150 adet ada, adacık ve kayalığın Yunanlılar tarafından işgal edilmesiyle yaşanıyor. Tayyip Bey bu konuyu tek kelimeyle ağzına bile almıyor, alamıyor.
AKP iktidarının  uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı savunamaması nedeniyle açık denizlere çıkamayacak hale geldik.
     

https://ssl.gstatic.com/ui/v1/icons/mail/images/cleardot.gif