İsmet Paşa, eğitim müfredatından
çıkarılıyormuş. Bugün iktidarı elinde bulunduranlar, Atatürk’e küfretmek
isteyip de, yürekleri buna yetmediği için
buna cesaret edemeyenler kin ve nefretlerini en yakın silah arkadaşı İsmet
Paşa’ya yöneltirler.
Kimdir İsmet Paşa?
1 ve 2. İnönü zaferlerinin muzaffer
komutanı, Garp Cephesi Komutanı ve Lozan’ın ve 2. Dünya harbine bu ülkeyi
sokmama başarısını gösteren büyük asker, diplomat ve devlet adamı.
Bırakın yakınlarını korumayı, sadece
gazeteci olduğu için yazdıklarından dolayı hapse atılmış damadını, aday yapıp
milletvekili seçtirip yargının elinden kurtarma imkanı varken bunu elinin
tersiyle itip “ Ben yargıdan adam almam”
diyebilecek kadar, devlet adamlığı ile kişisel ilişkilerini ayırabilen bir
insandı.
Dönün geriye bir bakın bakalım, en koyu rakipleri bile hakkında serveti ile ilgili
tek kelime söyleyebilmişler mi?
Kendi özgür iradesiyle ve “sakın iktidarı devretme” baskılarına rağmen, “sağlığımda demokrasinin
işlediğini görmek istiyorum” diyerek kendi hür iradesiyle iktidarı rakibi
partiye devretme erdemini göstermiş bir siyasi şahsiyet, bir bilge insan.
Kendisini korumak için en küçük bir yasal
tedbir almayı aklının köşesinden bile geçirmemiş bir siyasetçi.
Onu eğitim müfredatından çıkartma
çabalarınız sadece kağıt üstünde kalır. Ölümünden bu yana nerede ise 44 yıl
geçti, Cumhurbaşkanlığından ayrılmasından bu yana da 67 yıl geçti, o hala İsmet Paşa.
Tüm parasını verip cami yaptırdığını bile
saklayacak kadar iyi bir Müslümandı.
Çankaya’daki o camiyi parasını vererek
yaptırdığını bile çok az insan bilir, onun duyulması bile ölümünden sonra
olmuştur.
Onun Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak iktidar
sahiplerinin yaptığı gibi, ibadeti siyasi gösteriye çevirdiğini kimse iddia
edemez.
Haksız ve hukuksuz şekilde CHP’nin bütün
mallarına el konulduğu zamanda kendisine kin ve nefret kusan rakipleri bile
onun mal varlığı ile ilgili tek kelime
söyleyememişlerdir.
Bu devletin onurunu çok iyi korumuş, Dünya
devlerinin yönetemediği adam olmuştur.
Churchill, Roosvelt ve Stalin İsmet Paşa’yı
Kahireye çağırdıkları zaman, telgrafla “Eğer
verilmiş bir kararı tebliğ etmek istiyorsanız, gelmem. Eşit koşullar altında
konuşmak istiyorsanız gelirim” cevabını verir. Ve Kahire’ye gider.
1973 yılında öldüğünde, hakkında yazılan
methiyeler en az 1938 de Cumhurbaşkanı olduğu zamanki kadar etkileydi.
Cumhurbaşkanlığından ayrılmasından 23 yıl sonra vefatında bakın dünya basını ne
yazıyordu. Almanya’da Frankfurter Rundschau “ Türkiye, Türk siyasi hayatında her zaman bir denge unsuru olan en büyük
şahsiyetini kaybetti” Hollanda’nın Trouv’u İnönü’nün Atatürk’le birlikte
Türkiye’yi Batıya açtığını belirtiyordu. İngiltere’nin Financial Times’ına
göre “Jön Türklerin sonuncusu” ölmüştü.
Fransa’da Le Figaro, İnönü’yü “Büyük
politika dehası , Türkiye’ye parlamenter sistemi getiren büyük lider” diye tanımlıyordu. Fransa Soir ise
İnönü’den “Modern Türkiye’nin mimarı” diye söz ediyordu.
Onu eğitim müfredatında çıkartmaya
çalışanlar Allah geçinden versin, bırakın hayata veda etmelerini, siyaseten
çekildikleri gün isimlerini hatırlayan kalır mı, çok şüpheliyim.
İster müfredattan çıkartın, ister adını
gördüğünüz her yerden silin, hiç biriniz İnönü’nün ayarında ne siyasetçisiniz
ve ne de aydın.
İktidardan düştüğünüz anda adınızı ağzına
alan kalmayacaktır. Ama İnönü 1950 de iktidarı bıraktıktan sonra Churchill
“Aziz Generalim” diye başlayan mektubunda “ Bana öyle geliyor ki tarih, General olarak kazandığınız zaferlerden başka, Türk Cumhuriyeti’ni ikinci
Cihan harbi’nin vahim tehlikeleri içinden nasıl sıyırıp geçirdiğinizi ve aynı
zamanda Mustafa Kemal tarafından sert mücadelelerle kurulan liberal ve mutedi
hükümet sistemini nasıl muhafaza ettiğinizi hayranlıkla kaydedecektir” diye
yazmıştır.
Çağdaşlarınız sizden nasıl söz edecek
bilemiyorum.