24 Mart 2020 Salı

HANGİSİ DAHA ZARARLI



Ülkemizdeki her türlü olumsuzluğu, cahil kitlenin oylarıyla iktidara gelen siyasi yapılara bağlarız ve AKP’nin bugünkü oy tabanın eğitimsiz kitlelerin oluşturduğunu söyleriz.
Ama asıl önemli olan okumuş, daha doğrusu hasbelkader bir diplomaya sahip olmuş şahısların cehaletidir. Yaşadıklarımız bize bu ülkeye asıl büyük zarar verenlerin diploma sahibi aydınlanmamış beyinlerin olduğunu öğretti.
Hiç okuyamamış, dağda çobanlık yapan bir vatandaşımızın bu ülkeye vereceği zarar çok sınırlı olabilir. En fazla sürüyü iyi gütmez, bilemediniz bir hayvanı kurta kaptırır, daha fazla bu ülkeye zarar vermesi mümkün müdür?
Ama hasbelkader diploma sahibi olmuş bir insanın bu ülkeye verdiği zarar, cahil bıraktığımız, okutamadığımız insanlardan çok daha fazladır.
Bunlar üniversitelerde, basında, bürokraside yer tutarlar. Parasal çıkarları uğruna dün söylediklerini bugün inkâr ederler. Bugün tasmalarını tutanlara yaranmak için karşı tarafa saldırılar. Devran değişirse bunlar da aynı hızla değişirler. İlkeleri, ahlaki hiçbir değerleri yoktur.
Tabii bunlar işin bir yanı, bir de kendisine bakan denilen, ekonomik nedenlerle ısınamamaktan yakınan insanlara ısınmak için namaz kılın diyebilen siyasetçi tipi  var.
Bu diplomalı geçinen cahiller mi bu ülkeye daha çok zarar veriyor, yoksa sürüsünü iyi otlatamayan çoban mı?
Elbette diplomalı cahillerin topluma, ülkeye verdikleri zarar okutmadığımız, okutamadığımız için cahil kalmışlardan çok daha fazladır.
Nitekim okuryazar, eğitimli dediğimiz insanların birçoğu da okuduğunu anlamayan, yanlışları söylediğiniz zaman dar beyni içinde olayları kişiselleştirenler var ama maalesef bunların sayısı da azımsanmayacak kadar çok.
Aynen fanatik kulüp taraftarı gibi fanatik, particilik yaparlar. Eğer onlar gibi düşünmüyorsan, ya da onlar gibi bölgeci değilsen, senden kötüsü yoktur.
Yaşanan siyasal olayları doğru yorumlayamadıkları gibi, dünyaya ve olaylara da at gözlüğü ile bakarlar.
Onlar için yandaşı oldukları  parti yönetimlerinin her yaptığı, her söylediğ doğru ve alkışlanacak kadar iyidir.
Bizim partimiz Türk halkına ne vaat ediyor, siyasi iktidarı eleştirdiği konularda, çözümü var mı, varsa çözüm  olarak neler öneriyor, bunlara hiç bakmazlar. İşte o zaman da siyasette ve siyasetçiye karşı toplumda bir inançsızlık başlıyor, bu da peşinden toplumda umutsuzluk yaratıyor.
Toplum umudunu yitirdiği anda başka arayışlar devreye giriyor, işte bu umutları yok etmemek için mensubu olduğumuz veya gönül verdiğimiz partilerin, siyasetçilerin eksik ve yanlışlarını çekinmeden her şartta söylemek zorundayız.
Bir eksiği bir yanlışı dile getirdiğiniz zaman bu illa diğer partiye yarıyor demek değildir.
Bunu kendi aile yaşamınızdan da irdeleyebilirsiniz. İnsanlar çocuklarının, yakınlarının hatalı davranışlarını niye eleştirirler, daha iyi olsunlar, daha başarılı olsunlar diye eleştirirler.
O nedenle eleştiriden korkmayacağız, eleştirenlere kızmayacağız, ne denmek istendiğini anlamaya çalışacağız.
Kahve kültürüyle siyaset yapılmıyor, önce mensubu olduğumuz ya da gönül verdiğimiz partinin programını okuyacağız, araştıracağız, hani bir televizyon reklamında dendiği gibi farkımız okumak olacak.
Okuyacağız öğreneceğiz ki; kimse bu ülkeye Türkiye okumuşlarının ihanetine uğramış bir ülkedir diyemesin. İşin kolayına kaçıp o başarısız ama dere geçerken at değişmez demeyeceğiz. Şerlerin en kötüsünün ehveni şer olduğunu aklımızdan çıkartmayacağız.
Siyasal iktidarın bütün yanlışlarını, eksikliklerini ama çözümleriyle beraber haykıracağız.