19 Nisan 2019 Cuma

ÜLKEMDEN SİYASETCİ MANZARALARI


Bazen ülkeleri, kulüpleri, partileri yıpratan, kahreden şey kaybettikleri savaşlar, maçlar, seçimlerden ziyade bu mağlubiyetlerden sonra ilgililerinin kendilerini savunmak için ettikleri laflardan dolayı haklarında çıkan fıkralar, anlatılan hikâyelerdir.
Örneğin İsrail Arap savaşlarından sonra Araplarla ilgili fıkralar, İsrail karşısında kaybedilen savaştan çok daha ağırdı.
 Örneğin bir Fenerbahçe Galatasaray maçının sonucu ne olursa olsun, ama mağlup olanı asıl kahreden, teknik adamların, idarecilerinin yaptıkları saçma sapan açıklamalar üstüne  yapılan espriler anlatılan fıkralardır.
Aynı şey seçim kaybeden partiler içinde geçerlidir. Bir ülkede demokrasi varsa elbette seçimlerde bir parti kaybedecek biri veya birkaçı kazanacaktır.
Ama asıl mühim olan kaybederken bile vakur olabilmektir.
31 Mart yerel seçimleri sonrası AKP, Ankara, İstanbul, Adana gibi bir çok büyük şehri kayıp etti. Belirttiğim gibi demokrasilerde seçim kaybetmekte normaldir. Normal olmayan kaybetmesini bilmemektir, hazmedememektir.
AKP’nin İstanbul seçimleri sonrası yaptıkları, yetkililerinin söyledikleri  kendi yandaşlarında bile “olmaz böyle şey” deme noktasına getirdi.
Tabii çirkinleşmeye başladığınız zaman bunun nerede duracağını bilemezsiniz. Nitekim AKP’nin 31 Mart seçiminde 120.000 oy fark yemiş Ankara Büyükşehir adayı, fıkra gibi laf ederek “oylar bir daha sayılsa ben kazanırdım” diyebilmiştir.
Tabii kaybeden hazımsız olunca fıkralar, esprilerde gırla gidiyor. Bir dostumda  bir fıkra göndermiş.
Bu fıkra bile bazı AKP’lilerin seçim sonrası tutum ve davranışlarının kendi partilerine ne kadar zarar verdiğini açıkça ortaya koyuyor.
Hele birde AKP ile Cumhur ittifakını kuran MHP’nin Genel Başkan yardımcısının söylediği söz var ki evlere şenlik,akıllara ziyan;
A Haber'de canlı yayına bağlanan MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, "CHP'nin asıl hedefi İstanbul'u yönetmek değil, tek adam rejimini devirip demokrasi getirmek. Bu da olur mu olur. Buna müsaade etmemek gerekir" ifadelerini kullandı.
Tabii bu lafları okuduktan sonra rakiplerinin Cumhur ittifakı  hakkında fıkralar anlatmasına   lüzum kalmıyor.Zira bu cümlenin  kendisi fıkra gibi.
Eleştiri konusu yapılan “demokrasiyi kurmak”.
Cumhur ittifakı için rakibe, muhalefete lüzum yok, kendi kendilerine yetiyorlar.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da İmam hatiplilere konuşurken, Saadet Partisi Genel Başkanı’nı kast ederek, “ Şimdi birisi de çıkmış diyor ya Çamlıca’ya 60 bin kişilik caminin ne gereği var. Nereden, nereye? Bu hesabı kalk bir Kanuni’ye, Fatih’e sorsana?” demiştir. Bu açıklama da tam bir fıkra gibi bu iki Osmanlı İmparatoruna bu soruyu sormak fiilen mümkün olmadığı gibi Osmanlı İmparatorluğu kuruluşundan 1876 yılına kadar mutlakıyetle yönetilmiştir. Fatih ve Kanuni de İmparatorluğun mutlakıyetle yönetildiği dönemin “cihan” padişahlarıdır.
AKP Genel Başkanı’nın bu iki imparatorla kendisini mukayese etmesi, ya Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki nitelik farkını  ya görmemezlikten gelmektir ya da aradaki farkı bilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Lafı daha fazla uzatmaya gerek var mı? İşte ülkemden siyasetçi manzaraları.