23 Nisan 2019 Salı

DÜŞÜRÜLDÜĞÜMÜZ UTANÇ VERİCİ DURUM



Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü yıllık "Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi”ni yayımlandı. Türkiye, geçen yıl olduğu gibi, 180 ülke  arasında, 157. sırada ve "kötü" kategorisinde yer aldı.
Örgüt, basın özgürlüğünü yedi ayrı kritere göre ölçüyor.
Çoğulculuk: (Değişik görüşlerin medyada temsil edilmesi)
Medya bağımsızlığı: (Siyasi ve yönetimsel olan başta, çeşitli güç odaklarından bağımsız hareket edebilme derecesi)
 Medya ortamı ve oto sansür 
Yasal çerçeve (haber ve enformasyon yasal çerçevenin etkisi)
Saydamlık (haber üretimini etkileyen kurumların ve usullerin saydamlığı)
Altyapı: (haber üretimini destekleyen altyapının ölçülmesi)
Kötü muamele: (gazetecilere karşı kötü muamelenin ve şiddetin ölçülmesi)
Onlarca gazetecinin sadece düşüncelerinden ötürü cezaevlerinde bulunduğu düşünülürse ülkemizde basın özgürlüğünün ne hallerde olduğu açıkça görülür.
Yargı bağımsızlığının da ortadan kaldırıldığı günümüzde Emin Çölaşan, Metin Yılmaz, Necati Doğru, Mustafa Çetin, Yücel Arı, Gökmen  Ulu gibi gazeteciler, FETO culukdan yargılanıyorlar. Savcıda mahkumiyetlerini istiyor.
Bu insanların hiç birisi ilk okul mezunu bir meczubun peşinden gidecek kadar aptal değillerdir. Bu adamların FETO’cu olmadıklarını siyasi iktidar mensupları da biliyor; ama  gaye basını, özellikle de muhalif bilinen gazetecileri baskı altına alıp susturmak.
Sınır tanımayan gazetecilerin bu kriterlerine göre, Türkiye'nin altında sadece 23 ülke var. Bunların arasında Mısır, Yemen, Suudi Arabistan, Suriye, Kuzey Kore gibi ülkeler bulunuyor. Tamamı demokrasinin olmadığı ya da göstermelik olduğu ülkeler.
Tahmin edilebileceği gibi, ilk sıraları Kuzey Avrupa ve Avrupa Birliği ülkelerinin bazıları paylaşmış durumda.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Kuzey Kıbrıs) "anavatan"ın bir hayli üstünde, 74. sırada yer alıyor. Körfez şeyhliklerinin bazıları bile Türkiye'nin üstünde. Örneğin Kuveyt Türkiye'den bir hayli yukarıda, 108. sırada yer alıyor.
Yayınlanan raporda Türkiye dünyada en çok profesyonel gazeteciyi hapseden ülke olarak tanımlanıyor.
Hatırlanacağı gibi, ülkelerdeki demokratik özgürlüklerin derecesini değerlendiren Özgürlük Evi (Freedom House) isimli kuruluş Şubat ayında yayınladığı yıllık raporda Türkiye'yi "özgür olmayan" ülkeler kategorisinde değerlendirmişti.
Yöneticilerimize inanacak olursak, ülkemiz, medyası en serbest ülke, demokrasisi de destan yazıyor.
Ancak, Dünyanın bağımsız kuruluşları öyle demiyor!
Aslında sınır tanımayan gazetecilerin bu değerlendirmesi çok doğaldır. Zira AKP İktidarı bu ülkenin tüm geleceğini dilediği gibi elinde bulundurmak istediğinden, en büyük darbeyi basın hürriyetine yöneltmiş ve bunu ülkenin menfaati uğruna yapıyorlarmış gibi görünürlerken asıl kendi iktidarlarını güçlendirmek uğruna, basın özgürlüğünü dünya da yüzümüzü kızartacak biçimde yok etmiştir.
Ama unutmamız gereken, toplum hayatında aydınlık günlerin gelmesi, güneşin doğuşu gibi kendiliğinden olmamaktadır. Basının da, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, baroların, sendikalarında meşru bütün yol ve vasıtalarla kendi hak ve hürriyetleri için mücadele etmeleri şarttır. Her gazeteci, her üniversite hocası,tüm baro yöneticileri kendi çıkarlarını düşünmeden,bu yüz kızartıcı durumdan bir an evvel kurtulmak için, genel olarak basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hürriyeti, kısacası hukuk devleti için yılmadan mücadele ederlerse, ülkelerine dolayısı ile kendilerine ve gelecek iyilik etmiş olurlar.