26 Ekim 2014 Pazar

AMAÇ ÜZÜM YEMEK DEĞİL BAĞCI DÖVMEK


Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine Cumhurbaşkanı’nın Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna katılıp katılmayacağının sorulması üzerine “Hayır. Resepsiyonlara çok fazla ilgi göstermiyorum. İkincisi, biz Cumhurbaşkanı ile olan ilişkilerimizi çok resmi tonda tutacağız. O bir resepsiyon, özel davet. Özel davete icabet etmeyeceğiz. Çankaya’da da olsa gitmeyecektik” diyerek cevapladı.
Geçtiğimiz Cuma günü de Parti Meclisi toplantısında  yaptığı konuşmada “Oraya gitmeyin, giderseniz kirlenirsiniz” dedi
Bu cevaplarda dikkati çeken husus “Israrla bir Cumhuriyet duyarlılığı gösterilmemiş, buna vurgu yapılmamış olmasıdır.”
Bunun kadar vahim bir durumda, Kılıçdaroğlu’nun resepsiyonla, özel davet arasındaki farkı ayıramamasıdır.
“Kabul” anlamına gelen “Resepsiyon’un (reception) ayırt edici niteliği “resmi” bir tören olmasıdır.
Töreni düzenleyen makam, resmi bir vesileyle, misafirlerini ve onların tebriklerini “kabul” eder.
Yani bu davet Tayyip Erdoğan’ın yaş günü kutlaması olmadığı için özel davet değildir.
Oysa Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda “Cumhuriyetin kuruluşunun yıl dönümü vesilesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına  tebrikler kabul edilecektir.”
Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle düzenlenen resepsiyon (kabul töreni), Ankara’da Cumhurbaşkanı’nın, illerde ve yurtdışındaki Büyükelçiliklerde Cumhurbaşkanı’nın  temsilcisi olan valilerin ve büyükelçilerin düzenledikleri en önemli devlet törendir.
Ana muhalefet partisi Genel Başkanı, sembolik değeri çok yüksek olan bu önemli devlet törenine,  “resepsiyonlara fazla ilgi göstermiyorum”, ya da “Oraya gitmeyin kirlenirsiniz”  gibi gayri ciddi bir nedenle değil,  “Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Cumhuriyetin değerlerini yok ediyorlar, bu nedenle Cumhuriyet bayramı resepsiyonuna katılmayacağım demiş olsaydı,  Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına yakışan,  saygın bir tavır takınmış olurdu. Zira, Cumhuriyet Halk Partisi Cumhuriyeti kuran partidir.
Bu açıklamaların hatadan kaynaklanmadığını, bilinçli bir davranış olduğunu düşünüyorum.
Zira; Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi ile sorunu olduğundan, bir Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın Cumhuriyeti savunması noktasında göstermesi gereken duyarlılığı göstermediği gibi, imkan buldukça da ona meydan okuyor.
Hatırlayacaksınız Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyetin söylemi olan “Tunçeli” ni değil, Cumhuriyetten öç alırcasına, ağalığın, derebeyliğin, feodalitenin söylemi olan “Dersimi” kullanıyor.
Ben Dersimli Kemalim” de diyerek Cumhuriyete meydan okuyor.
Kendisine sormak lazım “Sen Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna  katılmayarak “Aksaray’ı mı protesto ediyorsun, yoksa Cumhuriyeti mi?
Kılıçdaroğlu’nun amacı Cumhuriyete sahip çıkmak değil, söz dalaşında bulunmak.
Asıl  amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Sadece  bu mu?
Daha söylenecek, yazılacak neler var ama bu sütun yetmez.
                        DÜZELTME
23 Ekim 2014 tarihli “CHP’yi Bitirmek mi İstiyorsunuz” başlıklı yazımda geçen ”CHP vakıf yapılsın diyen 10 Aralık hareketi” mensupları cümlemle ilgili olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhan Şenatalar telefon etti.
Kendisinin ve kendisiyle beraber 10 Aralık Hareketi’nin sözcüsü olan Süleyman Çelebi’nin böyle bir cümle sarf etmediklerini, hareket içinde başka birilerinin söylemiş olabileceğini  söyledi.
Aynı zamanda “Tutum Belgesinde” “Türk vatandaşlığı” kavramının çıkartılması ile ilgili bir düzenleme de  olmadığını ileri sürdü.
Ben de bu açıklamalara  burada  aynen yer veriyorum.
Ancak bu konulardaki cevap ve değerlendirme haklarımı da saklı tutuyorum.