25 Şubat 2020 Salı

CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN YAPMASI GEREKEN



Türkiye'nin Suriye politikası bağlamında görünen bir felakete doğru sürüklendiği çok sıkıntılı durumdan çıkması için, Cumhuriyet Halk Partisi''nin, somut, cesur, yaratıcı fikirler ortaya atması ve bunları vakit geçirmeksizin uygulanması gerekir. Bunun için, demokratik meşruiyet içinde kalarak, savaşa karşı geniş halk kitlelerini bilinçlendirecek eylemli ve zorlayıcı bir siyaset tarzı benimsemelidir. Halkın dikkatinin başka alanlara dağılmasını da önlemelidir. 
Onun için de gündem değiştirmeye yönelik FETO tartışmalarını artık bırakıp, ülkenin en acil sorunu olan Suriye politikasına yönelinmelidir.
Maalesef eylem yok tabii o zaman ümitte  yok! Kolay olanı yapıp laf üretmeye devam.
Kılıçdaroğlu, beş şehit daha verilerek, son dönemdeki şehit sayısının 13'e ulaşması sonrası 11  Şubat günü grup konuşmasında, hayret verici şekilde, uzun uzun Suriye'de bulunan mavi berelilerin akçalı ve özlük sorunları üzerinde durdu. Bunlar da elbette önemli ve çözülmeleri gerekir; ancak, acil konu özlük haklarının düzeltilmesi değil, o çocukların güvenliklerinin ve mümkün olan en kısa zamanda burunları dahi kanamadan ülkemize dönmelerinin sağlanmasıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda "saray rejimine" daha evvel yaptıkları beş maddelik çağrıya uyulmasını istemekle yetindi.
O beş madde içinde, Türkiye'nin çıkarlarının gerekli kılmıyor olması bir yana, uluslararası meşruiyeti çok kuşkulu olan TSK'nin İdlib'deki unsurlarının bir an evvel ülkemize dönmesi için gerekli koşulların oluşturulması güçlü şekilde ve cesaretle doğrudan talep edilmiyor. Aksine, son bir buçuk yılki beyhude çabalar görmezden gelinerek, "terörist unsurlar ile muhalif grupların silah bırakmasına yönelik çabaların artırılması" istenerek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin  orada kalmayı sürdürmesine yeşil ışık yakılıyor. CHP'nin önerisinde Suriye devletine, aynen AKP iktidarı sözcülerinin aşağılamak kastıyla söyledikleri gibi, dikkatsizce, "rejim" olarak atıf yapılıyor. Gerçekçilikten uzak başka talep ve öneriler de cabası...
Cumhuriyet Halk Partisi  yöneticileri ısrarla, "Türkiye, Suriye'deki rejim değişikliği hevesinden vazgeçmelidir" açıklaması yapıyorlar. Farkında değiller, Esad'ın gitmesi ve rejimin değiştirilmesi artık hiçbir ülkenin gündeminde yok. 
Bütün dış güçler Suriye olaylarından istediklerini almış durumda. 
ABD'nin hedefleri arasında Suriye'yi parçalamak, bu suretle İsrail'in güvenlik kaygılarını gidermek ve Suriye'nin bir bölgesinde bir PKK/PYD devletçiği oluşturmak vardı. Bunların hepsi sağlandı. Suriye'ye biraz gecikmeyle müdahale etmiş olsa da, Rusya'nın hedefi, Esad'ı iktidarda tutmak ve Suriye'deki (Akdeniz'deki) askeri ve siyasi ağırlığını artırmaktı. Türkiye’nin yanlış politikası sayesinde hedeflerine ulaştı. İran için hedef Esad'ın devrilmesini önlemekti. Hedefi gerçekleştirdi. 
Hedefi tutturamayan bir tek Türkiye var. Uğradığı çok ağır zararlar da cabası Esad'ı devirip Şam'da bir Müslüman kardeşler yönetimi oluşturmak amacıyla yola çıkan AKP iktidarının macerası, ağır bir fiyasko ile sonuçlandı. Şimdilik "kazanç" hanesine yazılabilecek hiçbir şey yok!
AKP iktidarı süratle bu mezhep eksenli dış politikayı bırakmalı ülkeyi felakete sürüklememelidir. Ancak AKP’den bunu isterken Cumhuriyet Halk Partisi''nin de, somut, cesur, yaratıcı fikirler ortaya atması ve bunları vakit geçirmeksizin uygulaması gerekir. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi , demokratik meşruiyet içinde kalarak, savaşa karşı geniş halk kitlelerini bilinçlendirecek eylemli ve zorlayıcı bir siyaset tarzı benimsemelidir. Halkın dikkatinin  başka yönlere çekilmesi önlenmeli, bu nedenle de AKP iktidarının gündem değiştirme oyunu olan FETO tartışmalarına girilmemelidir.