7 Nisan 2017 Cuma

BU MU BAĞIMSIZ YARGI?

  
FETO’nun medya yapılanmasına ilişkin davada 21 sanığın tahliyesine karar veren İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma  heyeti ile duruşma Savcısı,  Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu  2. Dairesi tarafından geçici olarak görevlerinden uzaklaştırıldılar.
HSYK Başkanı Mehmet Yılmaz bu konuyla ilgili olarak “Tahliyelerin hukuka ve dosya kapsamına, delil durumuna uygun olmadığı, başka kasıtla bu kararların alındığı iddia olunduğu ve toplumda infial oluştuğu için soruşturma izni verildi” şeklinde basına açıklama yapmış.
Nedir toplumsal infial?  Prof. Dr Ersan Şen’in  makalesinde belirttiği gibi infial kavramı; hukuktan uzak, ahlaki ve etik değer taşıyan veya çoğunluğun ya da gücü elinde bulunduranın yönlendirme niteliğine haiz olduğu gibi, kötüye veya keyfi kullanıma açık bir durumdur.
25. Ağır Ceza Hakimlerinin açığa alınma gerekçesi olarak gösterilen toplumsal infial’i önleme safsatası tam bir KÖTÜYE KULLANIMDIR.
HSYK Başkan vekili Mehmet Yılmaz’ın , Dosyaya müfettişler el koymadan, delil durumunun uygun olmadığı, başka kasıtla karar alındığı iddiasıyla , hakimler ve duruşma savcısının açığa alındığı yolundaki açıklaması basında yer aldı.
Yargıçların, iktidar yanlısı  bir kısım gazeteci tarafından tehdit edilmesi nedeniyle HSYK’nın da bu tehditler üzerine tahliyeleri maksatlı olarak nitelemesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı gibi tam bir keyfiliktir.
Bu gerekçe ile hakimleri ve duruşma savcısını açığa almak, gücü elinde bulunduranların hoşlanmadığı hiçbir kararın artık verilemeyeceğinin açık göstergesidir.
Bu mudur yargı bağımsızlığı?
Bu durum daha Cumhurbaşkanın HSYK üyelerini doğrudan ve parti genel başkanı olarak partisince atamasından evveldir.
Ya referandumdan evet çıkarsa, işte o zaman siz düşünün olacakları.
O zaman Hakimler ve Savcılar Kurulu iki üyesi Cumhurbaşkanı tarafından atanmış Adalet Bakanı eğer o toplantılara katılmaz ise onun yerine  müsteşarı katılacak diğer beş üyeyi Cumhurbaşkanı doğrudan seçiyor. Yani 12 üyenin 6 sı doğrudan Cumhurbaşkanınca, diğer 6 üyeyi ise Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiyor. Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti genel başkanı da olacağı için  bu kurulun tüm üyelerini kendisi seçiyor.
Yani iktidar partisinin bütün üyelerini tayin ettiği hakimler ve Savcılar kurulu ise bütün Hakim ve Savcıları tayin edecek ve bizde vatandaş olarak o yargıya sığınacağız öylemi?
Bugün bile  yandaş basının haberini gerçek gibi algılayan bir Hakimler Savcılar Kurulunun Anayasa referandumdan geçerse neler yapabileceğini düşünmek bile insanın içini karartıyor.
Müfettişler dosyayı incelemeden,hakimlerin ve savcının ifadesine başvurulmadan bu insanları açığa almak, tüm yargı mensuplarını korkutarak sindirme girişimidir.
Savcı ve Hakimlerin üzerinde baskı kurarak, korku yaratarak adalet dağıtılamaz. Adalet devletin temelidir. Adalet, Hakimler Savcılar yüksek Kurulunun son kararı gibi kararlarla ortadan kaldırılırsa sonunda devlet çöker.
        Her mahkeme kararı ideal hukuka varmak için eleştirilebilinmelidir ve eleştirilmelidir de, hiç şüphesiz  bu bir gereksinimdir.
Ama yargı mensupları hakkında gazete haberi üzerine, incelenmeden, irdelenmeden Hakimler ve Savcılar Yüksek kurulunun şimdi yaptığı gibi bir karar tesis etmesi yargının tümüne göz dağı vermektir.
Bir memleketin aydınları, türlü nedenlerle “yetmez ama evetçiler” gibi belli bir dönemde demokrasiye ihanet etmezlerse  orada totaliter bir idare asla kurulamaz. Bunun için hakimlerin ve gazetecilerin vazifelerini bir an dahi ihmal etmemeleri gerekir. Demokratik rejimin ilk ve asli koruyucusu nasıl orduysa, demokrasinin ilk savunucuları da hakimler ve gazetecilerdir.
Bu nedenlerle hakimler görevlerini yaparken sadece ve sadece vicdanlarının sesini dinlemek ve ona göre karar vermek  zorundadırlar.