24 Mart 2017 Cuma

KENDİLERİNE HAKSIZLIK ATATÜRKK’E SAYGISIZLIK

          
Birilerinin söylediği gibi ne Atatürk tek adam olmak istedi ve ne de o günkü Türkiye Büyük Millet Meclisi buna imkân tanıdı. Şöyle ki:
1924 Anayasası’nın TASARISINI hazırlamak üzere görevlendirilen şimdiki adıyla “anayasa komisyonu” o günkü adıyla Kanuni Esasi Encümeni, layihasında  Cumhurbaşkanına fesih  ve veto gibi önemli yetkiler veren  hükümler getirmişlerdi. Kurtuluş savaşının büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün prestijinin zirvede olduğu bir dönemde o yetkiler Meclisçe reddedildiği gibi kendiside bu konuya hayatı boyunca hiç sıcak bakmamıştır.
Kendisi Başkanlık sistemini her zaman reddetmiştir. Bu konudaki görüşlerinin yer aldığı kitapları incelersek bu daha net görülecektir.
“Amerikan sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim; sistemsiz ve kanunsuz tarzda, Reisicumhurlukla, Başvekâleti birleştirmeyi düşünmedim ve düşünecek adam olmadığımı da herkes bilir.” (Orhan Çekiç, 1938 Son Yıl, sayfa 67-68)
 Atatürk bir konuşmasında “padişahlıktan yeni kurtulduk. Başınıza yeni padişahlar mı arıyorsunuz” diyerek başkanlık sistemini reddetmişti. (Taylan Sorgun, "Atatürk'ün Başkanlık Sistemine Tepkisi", Bağımsız Dergi, Sayı 1, 25-31 Ocak 2013)
 Celal Bayar, Taylan Sorgun’a Atatürk’ün başkanlık sistemi ile ilgili düşünceleri hakkında şunları anlatmıştı: “...Cumhuriyetin ilan edildiği günlerdi. Beş mebus bana geldiler....Gazi Paşa’dan bir talepte bulunacağız ve diyeceğiz ki, Amerika’daki gibi başkanlık olsun, siz de başkan olunuz. Sizin düşüncelerinizi almak isteriz. Kendilerine şu cevabı verdim: “Sakın haa, böyle bir teklifte bulunmayınız. Çok sert cevap alırsınız. Çünkü, o meclis ve parlamento sistemini kabul eder.” (Taylan Sorgun, "Atatürk'ün Başkanlık Sistemine Tepkisi", Bağımsız Dergi, Sayı 1, 25-31 Ocak 2013)
Gazetelerin Ankara temsilcileri, Atatürk’ü ziyaret ettikleri bir gün şu soruyu sormuşlar “Farz edelim ki, size böyle bir teklif yapıldı. Yanıtınız ne olurdu? Atatürk şu yanıtı verdi: “Bana öteden beri bu ve buna benzer tekliflerde bulunanlar çok olmuştur. Siz ve efkârı umumiye bilmelisiniz ki, bu yoldaki teklifler hoşuma gitmemiştir ve gitmez. Benim gayem Türkiye’de, Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde millet hakimiyetini egemen kılmak ve ebedileştirmektir. Dediğiniz gibi bir teklifi, benim idealimi cidden rencide eden bir manada telakki ederim. Bu noktada şu veya bu tefsirlere giden sözlerin manasını, beni iyi tanımış olan Türk milleti, benden daha iyi takdir eder.” (Orhan Çekiç, 1938 Son Yıl, sayfa 66-67)

Atatürk, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a: “Şaşarım, o efendilerin aklı perişanına. Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri de budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir” demişti.
Hadi diyelim ki ben bu gaflete düştüm. Vekaletlerin yürütmekte oldukları işlerin büyük kısmı bilgi ve ihtisas isteyen konular olduğuna göre...benim ortaya atacağım yanlış mütalaalar vazife sahibini şaşırtabilir, tereddüde düşürür. Bu suretle mutlaka aksi tesir yaparak memlekete fayda yerine zarar getirir." (Orhan Çekiç, 1938 Son Yıl, sayfa 69-70)
Bunları, Atatürk’te tek adamdı diyerek kendileri ile dolaylı olarak mukayese etmek isteyenler için yazdım. Böyle yaparak bir deha ile kendilerini mukayese etmek gibi bir yanlışa düşerek, kendilerine haksızlık, Atatürk’e de saygısızlık etmesinler.
Bunların hiçbirinin kişiliği, kültürel derinliği onunla mukayese bile edilmez.