27 Şubat 2017 Pazartesi

TÜRK HALKI ÜÇÜNCÜ SINIF DEĞİLDİR.

Tayyip Erdoğan’ın istediği anayasa değişikliği başkanlık sistemi olmayıp tam bir tek adam rejimidir.
Unutmayalım ki, demokrasiler tek adam ve kahramanlar rejimi değildir
Getirilmek istenen sistemde Cumhurbaşkanı’na yanlışsın diyebilecek bir ORGAN kalmıyor. Yürütmede, yasamada, yargıda Cumhurbaşkanın emrine giriyor.
AKP’nin meşru yol ve vasıtalarla iktidara gelmiş olması, bu özelliğini kaybetmeyeceği  anlamına gelmez.
İktidarlar, kendilerini iktidar yapan anayasaya uyarak, kamu oyu, yargı ve üniversitelerle işbirliği yaparak meşruiyetlerini korurlar.
Demokrasilerde iktidar partisi, kaderini tek adama, “kahramanın” iradesine bağlarsa, o partinin başında da demoklas’in kılıcı hep sallanır. 
Daha çok yakında Amerika Birleşik Devletlerinde Trump’a bir mahkeme “HAYIR” dedi.
Tayyip Bey’in arzu ettiği tek adam rejimi gerçekleşirse Türkiye’de Tayyip Erdoğan’a “HAYIR” diyebilecek bir mahkeme de kalmayacak.
Zira Hakimler Savcılar Kurulu’nun yarısını Tayyip Erdoğan doğrudan doğruya kendisi, diğer yarısını da kendi şekillendirdiği meclis atayacak.
Çok zor olmakla beraber, tesadüfen de olsa kendisini yargılamak durumunda kalabilecek Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12 üyesini doğrudan kendisi atayacak, diğer üç üyesini de aynen Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerini yarısında olduğu gibi kendi atadığı milletvekillerine seçtirecek.
Böyle şekillenmiş yargı düzenin de artık hiç kimsenin hukuk emniyeti kalmayacaktır.
Sadece vatandaşların kişisel özgürlükleri değil, mülkiyet haklarının da güvencesi kalmayacaktır.
Vatandaşlar haksız ve hukuksuz şekilde yargı mercileri karşısına götürüldüğünde güvenecekleri bir yargı söz konusu olamayacaktır.
Bugün bu getirilmek istenen tek adam rejimine destek veren yayın organları gazetecilerin de hukuk güvenceleri kalmayacaktır.
Çünkü basın özgürlüğünün, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarını belirlemek, Cumhurbaşkanın iki dudağını arasında olacak.
Kimse “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin aksine meclis kanun yaparsa kararname yürürlükten kalkacak” yalanına inanılmamalı. Tek adamın, çoğunluğunu kendi seçtiği meclisin, kararnamenin aksine kanun çıkartabileceğini düşünmek, hayalperestlik olur.
Getirilmek istenen sistemde aynen Azerbaycan’da olduğu gibi Cumhurbaşkanı’nın karısını, oğlunu, kızını Cumhurbaşkanı yapmasına hiçbir yasal engel olmayacaktır.
Hep aynı şeyi söylüyoruz, 15 yıldır iktidarda olan AKP iktidarı bugüne kadar ne istedi de yapmadı, yapamadı.
Meclisteki çoğunluklarına dayanarak her yasayı meclisten geçirdiler, terör mü bitti, komşularımızla huzur içinde mi yaşıyoruz? Aramızda sorun olmayan bir tane komşumuz var mı?
AKP iktidarı döneminde, var olan anayasayı çiğnemek vakkıayi adiye haline geldi.
Meclisin önünde bu anayasaya bağlılık ve tarafsızlık yemini edeceksin, sonra da çıkıp ben tarafsız değilim diyerek ve anayasayı çiğneyeceksin.
Milletin parasıyla, onun, benim vergilerimizle yarattığımız devlet bütçesinden anayasanın tarafsızlık ilkesini çiğneyerek, düzenlediğin açık hava toplantılarında muhalefet partilerine, senin gibi düşünmeyenleri en haksız şekilde eleştireceksin.
Son günlerde yurt dışında doları  olanların yurt dışına göçtüklerine dair haberler var. Bu çok tehlikeli ve istenmeyen bir durumdur.
Geçtiğimizi günlerde “HAYIR” afişi asan bir çocuk bıçaklanıyor, herkesin ağzında bir “silahlanma” lafı var.
Bu tür olaylar ve söylemler, ülke insanlarını birbirine düşürür, halkta ve uluslararası camiada ülke hakkında olumsuz bir kanı oluşmasına neden olur.
Yapılmak istenen Anayasa değişikliğine Türk tipi demek, Türk ulusunu üçüncü sınıf halk olarak kabul etmektir. Ulusa  hakarettir.