Bu totaliterleşen siyasetçiler aralarında kırk yılda olsa aynı
şeyleri söylüyorlar, yapılmasını istiyorlar.
Nitekim 12 Eylülün
muktedir paşası Kenan Evren 1981 yılının başlarında, yurt dışına kaçmış terör
zanlısı ve suçlularından, “yurda dön” çağrılarına uymamış olanların
vatandaşlıktan çıkarılacakları konusunda yasal düzenlemeler yapılacağını
söylemişti.
Aradan kırk beş yıl
geçtikten sonra anayasayı dikkate almamayı bir siyasal davranış tarzı haline
getiren, günümüzün muktediri Recep Tayyip Erdoğan da “…Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan
çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim
vatandaşımız olamazlar” diyerek,
kırk beş yıl sonra Kenan Evren ile benzer şeyleri söyledi.
Yurt içindeki Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarını belli şartların varlığı halinde “kaybettirme”
dışında nasıl vatandaşlıktan çıkartacağız, bu mümkün olmadığına göre,
vatandaşlıktan çıkartılması düşünülenler, ancak yurt dışında olup da terör
faaliyetine katılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile, bu eylemleri yurt içinde yaptıktan sonra
her ne surette olursa olsun, yani düzenli bir pasaportla bile olsa yurt dışına
çıkmış terör örgütü mensupları olabilir.
Terör örgütü
yandaşlarının bazıları da, bulundukları yabancı ülkelerde oturma iznine sahip
olduklarından eylem ve çalışmalarını, bulundukları ülkenin göz yumması/himaye
etmesi nedeniyle oralarda sürdürüyorlar.
Şiddet eylemine
karışmamış ve fakat örgüt adına bulunduğu ülkelerde faaliyetlerde bulunanları
yurda getirtmek dün olduğu gibi kuşkusuz bugünde zordur.
Demokratik ülkelerde,
şiddet eylemine karışmamış, olan terör örgütü mensuplarının bulundukları
ülkelerde kendilerini “siyasal mülteci” olarak kabul ettirmeleri kolaydır, bu
sıfatı kazanmakta güçlük çekmezler.
Ama şiddet
eylemlerine karışanlar için durum aynı değildir. Şiddet eylemi, tüm demokratik
ülkelerde kınanıyor ve özellikle Paris ve Brüksel saldırılarından sonra bunların
yakalanıp cezalandırılmaları için uluslararasında sıkı işbirliği yapılması
zorunluluğunu, artık bütün Dünya kabul ediyor.
Bu konudaki
uluslararası işbirliği çok geniş olmakla
beraber, bazı “dost” bildiğimiz ve “müttefiklerimizin” kendilerine sığınmış
şiddet eylemi sanıklarını yakalamalarına rağmen, çeşitli gerekçelerle, örneğin
Sabancı suikastı faili Fehriye Erdal’da
olduğu gibi Türkiye’ye iade etmiyorlar.
Şimdi bu tip sanıklar
veya suçlular vatandaşlıktan çıkartılırsa onları himaye eden ülkelere de, kendi
elimizle mazeret sağlamış olacağız.
Geçmişte, yani 12
Eylül de, suçluların iadesinde aşılması gereken
idam cezası gibi önemli bir engel vardı.
Şimdi Türkiye’de de
ölüm cezası kaldırıldığı için bu engelde ortadan kalkmış durumda.
Şiddet eylemi suçlularını
vatandaşlıktan çıkartarak başka bir ülke uyrukluğuna geçmelerini ve adaletten
yakalarını kurtarabilmelerini kolaylaştırmakta Türkiye’nin ne yararı olduğunu
anlamak mümkün değildir. Bu sadece terör örgütü mensuplarına kolaylık sağlar.
Siyasal suçlu denen
kişilerin yurt dışına kaçıp kurtulma şansları dünde vardı, bugünde var.
Şimdi bu yapılması istenen
yasa değişikliği de gerçekleştiği zaman, bu kez, terör örgütü adına insan ve
silah kaçakçılığı yapanlar, haraç toplayanlar için de, yurt dışına kaçarak adaletten
yakasını kurtarma yolu açılarak, devlet
teröriste kaç kurtul demiş olacak.