Son Yerel seçimlerden
sonra, Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti içinde en güçlü olduğu dönemi yaşadığı
tartışmasız. Parti içinde güçlü olmak, iktidar olmak için yeterli değil.
Kılıçdaroğlu
Salı grup konuşmasında Erdoğan'a
sordu: 17 yılda hangi derdimizi çözdün?
O zaman insanın aklına
da şu soru geliyor " Siz Genel Başkan olduğunuzdan bu yana yani son on yılda Erdoğan'ın içte ve dışta
hangi yıkıcı projesini gerçekleştirmesine engel oldunuz?"
Cumhuriyetin
bütün ekonomik kazanımları eşe, dosta, yandaşlara bedavadan ucuza peşkeş çekilirken siz
Salı toplantıları hariç hiç ses çıkarttınız mı? Hayır çıkartmadınız.
Ülkede
parlamento etkisizleştirilip, onun yerine dini cemaatler ve tarikatlara ülke
teslim edilirken, sırf oralardan da oy alabiliriz, onun için onları
kızdırmayalım mantığı ile hiçbir tepki
vermediniz. Bu tepkisizliğiniz doğrumuydu? Hayır değildi.
Bu
partinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye
Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru,
en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” Demişken, sizin bu konuda, üç beş oy
uğruna sessiz kalmanız doğrumuydu?
Elbette ki doğru değildi.
Dış politikada 17 yıllık AKP İktidarı hata üstüne hata yapıp
ülkenin geleceğini, bekasını tehlikeye
sokarken tutarlı bir tepki verdiniz mi? Vermediniz.
Halbuki selefiniz Deniz Baykal ve arkadaşları 1 Mart
tezkeresini TBMM de reddini sağlamışlardı.
AKP’nin yukardan aşağıya yanlış Suriye politikasına tutarlı
bir tepki verdiniz mi? Vermediniz.
Tepki vermediğiniz gibi, partinizin üst kademesinde görev
yapan kişilerin açıklamaları, siz de dahil birbirleriyle çelişiyordu.
Partililer, parti tüzük ve programlarına uygun davranmak ve
konuşmak zorundadırlar.
Ama partinizin bir yetkilisi, Parti programındaki 1915 Ermeni
tehciri hakkında “Sözde Ermeni Soykırımı” tabiri kullanılırken, “Türkler
Ermenileri katletti “diyebilmek cüretini gösterebilmiştir
Cumhuriyet Halk Partisi, düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğünü
sonuna kadar savunur. Onun için kişiler parti programını beğenmiyorlarsa,
benimsemiyorlarsa, partideki görevlerinden ayrılırlar, diledikleri yerde,
diledikleri gibi konuşurlar. Ama hem partinin yetkili makamında oturup hem de
parti programına aykırı beyanda bulunmak yapılmaması gereken bir davranıştır.
Dünyada kendi kendine
yete bilen yedi ülkeden biriyken, saman ithal eden ülke haline gelmemiz
nedeniyle, Türk çiftçisi, Türk tarımı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi ne
söyledi? Hiçbir şey.
Tarımı terk eden genç nüfusun, büyük kent varoşlarında ucuz
emek olarak sömürülür hale geldiği bunu nasıl önleyeceğiniz konusunda hiçbir
şey söylemiyorsunuz.
Tarımda üretim planlaması konusunda hiçbir şey
söylemiyorsunuz.
AKP iktidarı döneminde yok edilen tohum ıslah istasyonlarının
mı tekrar hayata geçirileceği dile
getirildi? Ne gezer. İsrail’den hibrit tohum ithal edildi. Hiç ses çıkartmadınız.
Çiftçinin sorunlarının dile getirildiği bir çiftçi mitingi düzenleyemez miydiniz?
Küçük çiftçinin kooperatifleşmesi konusunda bugüne kadar hiçbir şey söylediniz
mi? Hayır söylemediniz.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki o feodal düzeni, aşiret
düzenini nasıl ortadan kaldıracağınız konusunda hiçbir şey söylediniz mi?
Söylemediniz.
Emeklilikte yaşa takılanların sorununu biz çözeriz demek kafi
değil, onların sorunun kazanılmış haklarını iade yoluyla olacağını söylemek
gerekir. Zira onlara bir lutufta bulunmayacaksınız, hukuken sahip oldukları ve
gasp edilmiş haklarını iade edeceksiniz.
Her şey eski tas eski hamam olacaksa seçmen siyasal tercihini
niçin değiştirsin ki. Değiştirmeyecektir. Değiştirmesi için yeni şeyler
söylemek, toplumda umut yaratmak lazım.
Üzülerek yazıyorum CHP umut yaratmıyor. Laik, demokratik, sosyal
hukuk devletinin kurucusu olan Cumhuriyet Halk Partisi, oy temelli saikle
hareket ederek laiklikten, kimsesizlerin kimsesi olmaktan vazgeçemez.
Yerel seçimlerdeki görülen başarı kimseyi yanıltmasın, bu
başarının temelinde, AKP’ye duyulan toplumsal
tepki, adaylarımızın çabası ve asıl
önemlisi de göreceli olarak daha eğitimli kitlelerin ülkenin bir uçuruma
gittiğini görüp, duyarlı davranmaları yatmaktadır.