Cumhuriyet Halk
Partisi’nde Deniz Baykal’ın ayrılıp yerine Kemal Kılıçdaroğlu geldikten sonra,
bazı İl başkanları, Milletvekilleri, Genel Başkan Yardımcıları ve hatta Genel
Başkan dahil partinin görüşlerine aykırı açıklamalarda bulunarak partiyi zor duruma
düşürdükleri görülmüştür ve görülmektedir.
Bir il başkanı, bir
milletvekili çıkıp “Ermeni soykırımından” söz edebilmektedir. Bir diğer
milletvekili “Ben CHP milletvekiliyim ama CHP’li değilim” diyebilmekte, bir
diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’nin onurlu tarihini reddi miras eder şekilde “Ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan
Yardımcısı olarak, Dersim olayları nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi adına özür
diliyorum” diyebilmektedir.
Bu saydığımız
örneklerin tamamı parti tüzüğü ve programına aykırı söylemlerdir.
Kamuoyunda partiye
kuşku ile bakılmasına yol açan bu söylemlerin sahiplerine hoş görüyle
yaklaşıldı ve haklarında hiçbir işlem yapılmadı.
Hiçbir parti üyesi,
parti içinde hangi makamı işgal ederse etsin, parti programında yer almayan bir
görüşü savunamaz. Eğer böyle bir görüşü ve inancı varsa partiden ayrılır ve
fikrini, düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğü çerçevesinde her yerde
savunabilir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanları bu konuda çok hassastırlar. Nitekim, Cumhuriyet Halk
Partisi eski Senatörlerinden Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim, Bir Cumhuriyet Senatörünün anıları isimli
kitabında İsmet Paşa ve Turan Güneş arasında geçen bir olayı anlatmış, bende bu
hikayeyi burada siz değerli okurlarımla baylaşmak istiyorum.
İsmet Paşa partinin
Genel Başkanı, Turan Güneş’te Parti Meclisi üyesidir. Turan Güneş kendinsinin
ve diğer 10-15 kişinin imzaladığı NATO’dan çıkalım diye bir bildiri
yayınlarlar.
İsmet Paşa, Turan
Güneş’e imzanın kendisine ait olup olmadığını sorar, Turan Güneş imzanın
kendisine ait olduğunu söyleyince, Paşa parti programında, NATO’dan çıkalım
diye bir görüşü var mı? Diye sormuş. Turan Güneş, Yok deyince, Paşa o zaman sen böyle bir bildiriyi nasıl
imzalarsın deyince, Turan Güneş, ben üniversite öğretim üyesiyim, istediğim
yere imza atarım diye cevap verince, Paşa “O
kadar basit değil, sen her yere imza atamazsın. Öğretim üyesisin ama aynı
zamanda CHP Parti Meclisi üyesisin ve Parti Meclisi Üyesi olarak partinin görüşüne
aykırı olarak bir bildiriye imza atamazsın, imza atacaksan Parti Meclisinden
istifa eder ve öğretim üyesi olarak istediğin bildiriye imza atarsın. CHP Parti
Meclisi üyeliğinin sorumluluğu bunu gerektirir.”
Tabii bu olay İsmet
Paşa’nın parti disiplinine bakış açısını ortaya koyduğu için çok önemlidir.
Parti programına
aykırı görüşleri, kamuoyu önünde ileri
sürerek partiyi müşkül durumda bırakanlara, hakkı ve haddi olmadan reddi miras anlamına gelecek
şekilde açıklama yapanlara hiç ses
çıkartmayanlar, sadece kendisinin de içinde bulunduğu yönetimin, bir FETÖ
operasyonuna direnemediklerini söyleyen partinin her kademesinde görev almış
olan bir parti emekçisini partiden ihraç edeceksin, bunu ne vicdanen ve ne de
parti iç hukuku açısından kabul etmek mümkün değildir.
Parti içi hukuk her
zaman ve herkese eşit şekilde uygulanmazsa ileride telafisi mümkün olmayan
büyük zararlara yol açar.