19 Kasım 2019 Salı

ERDOĞAN TRUMP GÖRÜŞMESİ



Değerli siyaset adamı ve diplomat Onur Öymen, Erdoğan Trump görüşmesini değerlendirdiği mektubunu siz değerli okuyucularımla paylaşmanın faydalı olacağına inandığım için aynen yayınlıyorum.                             “Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 Kasım tarihinde Washington’da Başkan Trump’la yaptığı görüşme son zamanlarda giderek sertleşen üslubun yumuşatılmasına yardımcı olmuştur. Bu üslup değişikliğinin bazı Avrupa ülkelerinin tutumunu da etkilemesi beklenebilir. Özellikle Amerikan firmalarının Türkiye’ye yatırımlarını arttırmaları bazı büyük Avrupa firmalarının tereddütlerini giderebilir.
Bu arada Cumhurbaşkanının Başkan Trump’ın kendisine gönderdiği ve halkımızın gururunu inciten ve haklı tepkilere yol açan mektubunu iade ettiğini basın toplantısında açıklaması ve Trump’ın bunu sessizlikle karşılaması dikkat çekici olmuştur. Kuşkusuz mektubun geldiği gün iadesi daha isabetli olurdu. Gene de ilişkilerimizde kalıcı hasar yaratabilecek böyle bir mektubun devletimizin arşivlerinde yer almaması önemlidir.
Bunun yanı sıra Kongre’de Türkiye’ye yönelik olarak alınan bazı kararların ertelenebileceği veya yumuşatılabileceği izlenimi uyandırılmıştır. Bu çerçevede sözde Ermeni soykırımına ilişkin tasarının Senatoda engellenmesi ihtimali kuvvetlenmiştir. Yaptırımlarla ilgili tasarının nasıl bir gelişme göstereceği zaman içinde anlaşılacaktır. 
Evvelce üzerinde mutabakata varılan, ancak daha sonra vazgeçileceği ifade edilen ticaret hacmimizin 100 milyar dolara yükseltilmesi hedefi yeniden benimsenmiştir.
Bunlara karşılık iki ülke arasında ihtilaf konusu olan belli başlı meselelerde kayda değer bir gelişme sağlanmamıştır.Bu arada Kıbrıs Rum Kesimine karşı uygulanan askeri ambargonun kaldırılması amacıyla Kongrede verilen önergenin engellenmesi için Başkan Trump’tan bir vaat alınıp alınmadığı bilinmemektedir.
Kıbrıs Rum yönetiminin Adanın civarındaki doğal gaz yataklarının işletilmesi kararının ve Türkiye’nin sondaj çalışmaları taşıdığı büyük öneme rağmen liderlerin basın toplantısında ön plana çıkmaması dikkat çekici olmuştur.
Türkiye’nin en önemli beklentisi ülkemizin güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturan PKK/PYD/YPG işbirliğinin sonlandırılması ve Amerika’nın bu örgütlere siyasi, ekonomik ve askeri destek vermekten vaz geçmesiydi. Trump bu konudaki politikalarında her hangi bir değişiklik yapılabileceği izlenimini vermemiş, tam tersine bu desteğin sürdürüleceği, Suriye petrollerinin denetim altına alınmasında onlarla birlikte çalışılacağı ve örgütün lideri Mazlum Kobani ile işbirliğinin devam ettirileceğini tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. 
Türkiye, Suriye sınırımızın güneyinde kontrol altında tuttuğumuz bölgelerdeki varlığını sürdürecek, ancak öyle anlaşılıyor ki, Irak sınırına kadar uzanan ve 30 kilometre derinliğe sahip olan toprakların tamamında söz sahibi olma hedefini gerçekleştirmesine Amerikan tarafı sıcak bakmamaktadır. O alandaki petrol bölgelerinde Amerika uluslararası hukuku göz ardı ederek “Suriye Demokratik Güçleriyle” birlikte çalışmaya devam edecektir. Bunun ileride doğurabileceği sakıncalar açıktır. Türkiye'nin o bölgeye 1 milyon, Rakka ve Deyrezor bölgesine de 1 milyon sığınması yerleştirme projesine Amerika'nın ne ölçüde destek vereceği zaman içinde görülecektir. 
Sınırın bazı bölgelerinde Suriye birlikleri Ruslarla birlikte etkili olacaktır. Bu durum bir yandan Suriye’nin kendi topraklarının bir bölümünde daha egemenliğini yeniden ele geçirmesi, ancak diğer yandan da Rusya’nın o bölgelerin bir kısmında etki alanını genişletmesi sonucunu verecektir.
Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli bir ihtilaf konusu olan FETÖ’nün iadesi konusunun, basın toplantısında Erdoğan tarafından açıkça dile getirilmesine rağmen Trump’ın değinmemeyi tercih etmesi dikkat çekici olmuştur.
S-400’ler ve F-35’ler konusunda ilerleme kaydedilmemiş, bu meseleler üzerinde konuşulmaya devam edileceği yolunda muğlak ifadeler kullanılmıştır. Amerika’nın Türkiye’den önemli bir taviz almadıkça bu sorunların çözümüne yanaşmayacağı anlaşılmaktadır. Türkiye'nin Amerika'dan Patriot alımı önerisinin bu sorunların çözümünde etki olup olmayacağı ileride görülecektir.
Halk Bankası’yla ilgili yargı sürecinin engellenebileceği yolunda bir bilgi ortaya çıkmamıştır.
Özetle Amerika’nın son zamanlarda izlediği baskı ve tehdit yöntemleriyle beklediği sonuçları alamayacağını gördüğü, bu yaklaşımın Türkiye ile Rusya’yı birbirine yakınlaştırmaktan başka sonuç vermeyeceğini anladığı izlenimi alınmaktadır. 
Trump’ın kamuoyu üzerinden açık ve kırıcı suçlamalar yerine sessiz diplomasiye dönmeyi tercih ettiği, bu arada Türkiye’ye ve Sayın Cumhurbaşkanına yönelik övücü ifadeler kullanarak anlaşmazlık konusu olan hususlarda ülkemizin direncini yumuşatma yaklaşımını denemeyi tercih ettiği görülmektedir.
Türkiye ile Amerika arasında ihtilafların yoğunlaştığı dönemde selden kütük kapmaya çalışan bazı lobilerin, hiç değilse şimdilik beklentilerini elde edemedikleri söylenebilir.
Türkiye’de iktidarın ve muhalefetin ulusal çıkarlarımızı ilgilendiren konularda birlik içinde çalışmaları, dış baskılara birlikte direnmeleri sorunların aşılmasında ve fırsatların değerlendirilmesinde bence en doğru yol olacaktır.”