Pazar günü Türkiye Yerel Yönetimler seçimi
yaşadı. Her ne kadar AKP seçim sonuçlarının kendisinin başarısı olarak ilan
ediyorsa da durumun öyle olmadığı gün gibi aşikar. AKP kıyılarda yok. Varolduğu
noktalar sadece Anadolu’nun ortası.
AKP’nin oyu Türkiye genelinde %44’lere
gerilemiş. Cumhurbaşkanı ve AKP
sözcülerinin, Büyük şehirleri kaybettik ama ilçelerin çoğunluğu bizde söylemi,
aklı başında olan herkesi tebessüm ettiriyor. Büyük şehirlerin kaybı AKP’nin 15
yıldır lehine kullandığı kent rantının artık bittiğinin göstergesidir.
Aynı vahim durum muhalefet partileri içinde
söz konusu, her ne kadar Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi
büyük şehirleri ve bazı il belediyeleri kazanılmışsa da genel olarak muhalefet
partilerinin oy oranlarında bir artış olmamıştır.
Bu durum da AKP niçin gerilemiştir ona bakmak lazım.
-Halk mutfaktaki yangından bizar olmuştur,
-AKP Genel Başkanının ve parti sözcülerinin
karşılarındaki insanları aşağılayıcı bir dil kullanmaları,
-Suriyelilerin bu toplumu istismar
etmelerinden duyulan rahatsızlık.
Siyasi iktidar ekonomideki kendi
başarısızlığını “dış güçler” dediği, belirsiz kişi ve gruplara yüklemeye
çalışmaktadır. Dış güçler sözcüğünü kullanmalarının sebebi üretimden vazgeçip,
ithalata dayanıldığı gerçeğini telaffuz etmeyi kabullenememeleridir.
Mutfaktaki yangın alt gelir grubunda yaşayan
çok geniş vatandaş kitlesini hayatından bezdirmişken, iktidar sahiplerinin
hesapsız harcamalarının, lüks içinde yaşamalarının bu vatandaş grubunu rahatsız etmediğini,
bundan mutlu olunduğunu düşünmek saf dillik olur.
Halkımızın, ekonomik sıkıntı içinde olan
devletimiz, 50 milyon dolar bulup tank palet fabrikasını iyileştiremediği için fabrikayıatarlılara
satarken ya da 25 yıllığına kiraya verirken, 500 milyon dolara Saraya yeni bir
uçak alınmasını kabullenmesi, bunu içine sindirebilmesi mümkün değildir.
Geniş seçmen kitlesi son yıllarda başta AKP
Genel Başkanı olmak üzere, iktidar partisi sözcülerinin, kendilerine oy
vermeyenler hakkında kullandığı ayrıştırıcı ve aşağılayıcı dilden çok rahatsız
olmuştur.
Kendisine oy veren Doğu ve Güneydoğu kökenli
vatandaşlarımızdan söz ederken “Kürt
kardeşlerim”, kendisine oy vermeyen Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgesi insanlarını
“hain, PKK’lı” olarak nitelemeleri tepki yaratmıştır.
Açlık sınırı altında yaşayan milyonlarca
vatandaşımız, karınlarını doyurabilmek için Pazar yerlerinde sebze meyve
artıkları ile beslenirken, hastanelerde randevu alıp tedavi olabilmek için
aylarca beklerken, Ülkesini savunmaktan kaçıp buraya sığınan Suriyelilere
burada bila ücret bakılmasını, birde cebine para konulmasını kabullenememiştir.
İktidarın bu gerilemesi yanında, seçim
kazanan muhalefet adayları ise, çok sakin yumuşak ve toplumun tümünü kucaklayıcı
bir dil kullanmışlardır. Kimseyi ötekileştirmemeye gayret göstermişler ve bunda
da başarılı olmuşlardır.
Aslında bu üslup, Cumhuriyetin kurucu
babalarının dili ve davranış tarzıdır. Bu ülkenin çocuklarını, o kökten, şu
kökten diye bölerseniz, ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar verirsiniz.
Seçim
kazanan adaylarının tümü bulundukları illerde yaşayanların refahını nasıl
arttırmayı düşündüklerini anlatmaya çalışmışlardır.”Üretici kooperatiflerinden”
söz etmişlerdir. Böylelikle hem üreticinin refahını temin çabasına girerken,
tüketiciyi de hayat pahalılığından nasıl koruyacaklarını anlatmışlardır.
Muhalefet partilerinin kazanan adaylarının
çok büyük çoğunluğunun, kendilerini “şucu, bucu” diye tarif etmeyen, ama
kimsesizlerin kimsesi olacağını söyleyen insanlar olduğunu görüyoruz.
Aslında bu seçimlerde halk siyasi partilere,
adaylara, bırakın aranızdaki bu kısır çekişmeleri, benim sorunlarımı nasıl
çözeceğinizi anlatın demiştir.
Halkın bu isteğinden sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Herkesin şapkasını önüne koyup artık düşünmesi gerekmektedir.