2 Nisan 2019 Salı

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK



Pazar günü Türkiye Yerel Yönetimler seçimi yaşadı. Her ne kadar AKP seçim sonuçlarının kendisinin başarısı olarak ilan ediyorsa da durumun öyle olmadığı gün gibi aşikar. AKP kıyılarda yok. Varolduğu noktalar sadece Anadolu’nun ortası.
AKP’nin oyu Türkiye genelinde %44’lere gerilemiş.  Cumhurbaşkanı ve AKP sözcülerinin, Büyük şehirleri kaybettik ama ilçelerin çoğunluğu bizde söylemi, aklı başında olan herkesi tebessüm ettiriyor. Büyük şehirlerin kaybı AKP’nin 15 yıldır lehine kullandığı kent rantının artık bittiğinin göstergesidir.
Aynı vahim durum muhalefet partileri içinde söz konusu, her ne kadar Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi büyük şehirleri ve bazı il belediyeleri kazanılmışsa da genel olarak muhalefet partilerinin oy oranlarında bir artış olmamıştır.
Bu durum da AKP niçin gerilemiştir ona  bakmak lazım.
-Halk mutfaktaki yangından bizar olmuştur,
-AKP Genel Başkanının ve parti sözcülerinin karşılarındaki insanları aşağılayıcı bir dil kullanmaları,
-Suriyelilerin bu toplumu istismar etmelerinden duyulan rahatsızlık.
Siyasi iktidar ekonomideki kendi başarısızlığını “dış güçler” dediği, belirsiz kişi ve gruplara yüklemeye çalışmaktadır. Dış güçler sözcüğünü kullanmalarının sebebi üretimden vazgeçip, ithalata dayanıldığı gerçeğini telaffuz etmeyi kabullenememeleridir.
Mutfaktaki yangın alt gelir grubunda yaşayan çok geniş vatandaş kitlesini hayatından bezdirmişken, iktidar sahiplerinin hesapsız harcamalarının, lüks içinde yaşamalarının  bu vatandaş grubunu rahatsız etmediğini, bundan mutlu olunduğunu düşünmek saf dillik olur.
Halkımızın, ekonomik sıkıntı içinde olan devletimiz, 50 milyon dolar bulup tank palet fabrikasını iyileştiremediği için fabrikayıatarlılara satarken ya da 25 yıllığına kiraya verirken, 500 milyon dolara Saraya yeni bir uçak alınmasını kabullenmesi, bunu içine sindirebilmesi mümkün değildir.
Geniş seçmen kitlesi son yıllarda başta AKP Genel Başkanı olmak üzere, iktidar partisi sözcülerinin, kendilerine oy vermeyenler hakkında kullandığı ayrıştırıcı ve aşağılayıcı dilden çok rahatsız olmuştur.
Kendisine oy veren Doğu ve Güneydoğu kökenli vatandaşlarımızdan  söz ederken “Kürt kardeşlerim”, kendisine oy vermeyen Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgesi insanlarını “hain, PKK’lı” olarak nitelemeleri tepki yaratmıştır.  
Açlık sınırı altında yaşayan milyonlarca vatandaşımız, karınlarını doyurabilmek için Pazar yerlerinde sebze meyve artıkları ile beslenirken, hastanelerde randevu alıp tedavi olabilmek için aylarca beklerken, Ülkesini savunmaktan kaçıp buraya sığınan Suriyelilere burada bila ücret bakılmasını, birde cebine para konulmasını  kabullenememiştir.
İktidarın bu gerilemesi yanında, seçim kazanan muhalefet adayları ise, çok sakin yumuşak ve toplumun tümünü kucaklayıcı bir dil kullanmışlardır. Kimseyi ötekileştirmemeye gayret göstermişler ve bunda da başarılı olmuşlardır.
Aslında bu üslup, Cumhuriyetin kurucu babalarının dili ve davranış tarzıdır. Bu ülkenin çocuklarını, o kökten, şu kökten diye bölerseniz, ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar verirsiniz.
  Seçim kazanan adaylarının tümü bulundukları illerde yaşayanların refahını nasıl arttırmayı düşündüklerini anlatmaya çalışmışlardır.”Üretici kooperatiflerinden” söz etmişlerdir. Böylelikle hem üreticinin refahını temin çabasına girerken, tüketiciyi de hayat pahalılığından nasıl koruyacaklarını anlatmışlardır.
Muhalefet partilerinin kazanan adaylarının çok büyük çoğunluğunun, kendilerini “şucu, bucu” diye tarif etmeyen, ama kimsesizlerin kimsesi olacağını söyleyen insanlar olduğunu görüyoruz.
Aslında bu seçimlerde halk siyasi partilere, adaylara, bırakın aranızdaki bu kısır çekişmeleri, benim sorunlarımı nasıl çözeceğinizi anlatın demiştir. 
Halkın bu isteğinden sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Herkesin şapkasını önüne koyup artık düşünmesi gerekmektedir.