Bazen ülkeleri, kulüpleri, partileri
yıpratan, kahreden şey kaybettikleri savaşlar, maçlar, seçimlerden ziyade bu
mağlubiyetlerden sonra ilgililerinin kendilerini savunmak için ettikleri
laflardan dolayı haklarında çıkan fıkralar, anlatılan hikâyelerdir.
Örneğin İsrail Arap savaşlarından sonra
Araplarla ilgili fıkralar, İsrail karşısında kaybedilen savaştan çok daha
ağırdı.
Örneğin bir Fenerbahçe Galatasaray maçının
sonucu ne olursa olsun, ama mağlup olanı asıl kahreden, teknik adamların,
idarecilerinin yaptıkları saçma sapan açıklamalar üstüne yapılan espriler anlatılan fıkralardır.
Aynı şey seçim kaybeden partiler içinde
geçerlidir. Bir ülkede demokrasi varsa elbette seçimlerde bir parti kaybedecek
biri veya birkaçı kazanacaktır.
Ama asıl mühim olan kaybederken bile vakur
olabilmektir.
31 Mart yerel seçimleri sonrası AKP, Ankara,
İstanbul, Adana gibi bir çok büyük şehri kayıp etti. Belirttiğim gibi
demokrasilerde seçim kaybetmekte normaldir. Normal olmayan kaybetmesini
bilmemektir, hazmedememektir.
AKP’nin İstanbul seçimleri sonrası
yaptıkları, yetkililerinin söyledikleri kendi yandaşlarında bile “olmaz böyle şey”
deme noktasına getirdi.
Tabii çirkinleşmeye başladığınız zaman bunun
nerede duracağını bilemezsiniz. Nitekim AKP’nin 31 Mart seçiminde 120.000 oy
fark yemiş Ankara Büyükşehir adayı, fıkra gibi laf ederek “oylar bir daha
sayılsa ben kazanırdım” diyebilmiştir.
Tabii kaybeden hazımsız olunca fıkralar,
esprilerde gırla gidiyor. Bir dostumda
bir fıkra göndermiş.
Bu fıkra bile bazı AKP’lilerin seçim sonrası
tutum ve davranışlarının kendi partilerine ne kadar zarar verdiğini açıkça
ortaya koyuyor.
Hele birde AKP ile Cumhur ittifakını kuran
MHP’nin Genel Başkan yardımcısının söylediği söz var ki evlere şenlik,akıllara
ziyan;
A Haber'de canlı yayına bağlanan MHP Genel Başkan Yardımcısı
Yaşar Yıldırım, "CHP'nin asıl
hedefi İstanbul'u yönetmek değil, tek adam rejimini devirip demokrasi getirmek.
Bu da olur mu olur. Buna müsaade etmemek gerekir" ifadelerini kullandı.
Tabii bu lafları okuduktan sonra rakiplerinin Cumhur
ittifakı hakkında fıkralar anlatmasına lüzum kalmıyor.Zira
bu cümlenin kendisi fıkra gibi.
Eleştiri konusu yapılan “demokrasiyi kurmak”.
Cumhur ittifakı için rakibe, muhalefete lüzum yok, kendi
kendilerine yetiyorlar.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan
da İmam hatiplilere konuşurken, Saadet Partisi Genel Başkanı’nı kast ederek, “ Şimdi birisi de çıkmış diyor ya Çamlıca’ya 60 bin kişilik
caminin ne gereği var. Nereden, nereye? Bu hesabı kalk bir Kanuni’ye, Fatih’e
sorsana?” demiştir. Bu açıklama da tam bir
fıkra gibi bu iki Osmanlı İmparatoruna bu soruyu sormak fiilen mümkün olmadığı
gibi Osmanlı İmparatorluğu kuruluşundan
1876 yılına kadar mutlakıyetle yönetilmiştir. Fatih ve Kanuni de İmparatorluğun
mutlakıyetle yönetildiği dönemin “cihan” padişahlarıdır.
AKP Genel
Başkanı’nın bu iki imparatorla kendisini mukayese etmesi, ya Osmanlı
İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki nitelik farkını ya görmemezlikten gelmektir ya da aradaki
farkı bilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Lafı daha
fazla uzatmaya gerek var mı? İşte ülkemden siyasetçi manzaraları.