Baskın seçime iki aydan az bir zaman kaldı
Tayyip Erdoğan ve Meral Akşenerden başka Cumhurbaşkanı adayları henüz belli
değil.
Özellikle geniş halk kesimi Cumhuriyet Halk
Partisinin adayını merakla bekliyor.
Abdullah Gül,ismi üstünde mutabakat
sağlanamadığı gerekçesiyle aday olmayacağını açıklayınca, Ekmelettin faciası
yaşamış bir partinin üyesi olarak, derin bir “oh” çektik.
Geçtiğimiz günlerde de Cumhuriyet Halk
Partisi’nin Genel Başkanı, kendi adaylarının ismini vermedi ama Cumhurbaşkanı
adayında olması gereken nitelikleri saydı.
Ekonomi bilecek, kimseyle kavgalı olamayacak
gibi bazı doğru ve haklı özellikler
saydı.
Atatürk’ten bu tarafa bu görevi yapmış
insanlara bir düşünürseniz, bunlardan partili olanları bile o göreve geldikleri
andan itibaren tarafsız ve halkın tüm kesimlerini kucaklayan, mensubu olduğu
partinin yararından çok, ülke yararını gözeten insanlar olduklarını görürsünüz.
Türk siyasetinde zaman zaman çok sert
tartışmalar olmuştur, ama bu tartışmalar hiçbir aşama da “Lan”, “Ulan”, “Tezek”
düzeyine düşürülmemiştir.
O bakımdan Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı, Cumhurbaşkanı adayının vasıflarını sayarken “Kimseyle kavgalı
olmayacak” nitelemesini yaptı.
Bana göre buna birde herhangi bir Genel
Kurmay başkanı, bakan, Vali’den söz ederken “Benim Genel Kurmay Başkanım, Benim
Bakanım, Benin Valim” demeyecek bir insan olması gerektiğini de ilave etmesi
gerekirdi.
Atatürk’ün bile “Benim Bakanım, Benim Genel Kurmay Başkanım,
Benim valim” dediği duyulmamıştır.
Hata hatta bir vilayete gittiği zaman
Vali’nin makamına oturduğu bile görülmemiştir.
Zira, bizde bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı
yapan kişiler onların Devletin Genel Kurmay başkanı, Devletin Bakanı, Devletin
Valisi olduğunu idrak edecek düzeyde insanlardı.
Bizde Cumhurbaşkanları ne kadar
sinirlenirlerse sinirlensinler üsluplarına çok dikkat ederlerdi. Bir defa
rahmetli Özal “Küçük Turgut” tabirini kullandı, o zaman basının yaptığı
eleştirilerin haddi hesabı yoktu.
Tabii o zaman Cumhurbaşkanını eleştirmek,
şimdiki gibi işinden atılmak ya da hapse girme nedeni olmuyordu.
O zamanlar Türkiye’de insanlar “Bu ülkede hakimler var” diyebiliyordu.
Şimdi yüreği yeter mi bir gazetecinin “Lan”, “Ulan”,”Tezek” diyen
Cumhurbaşkanını eleştirmeye, ya da o gazeteciyi işinden atması telkin edilen
gazete patronun baskılara direnebilmesine.
Siyaset adamı ve de özellikle lider konumuna
gelen insanların kültürel derinliği olmalı, geniş kelime haznesi olmalı,
kendisine yönelik hicivleri tolere edip hatta kahkaha atabilecek düzeyde bir insan olmalı.
Devletin kamu görevlisini kendi siyasi
yarışında kullanmamalı, bunun demokrasiyle bağdaşmadığını, hiç şık bir davranış
olmadığını bilebilecek düzeyde olmalı.
Eğer sert bir üslup kullanması gerekiyorsa
bunu ülkedeki siyasi rakiplerine karşı değil, “Ordumuz bir saatte Ankara’ya girer” diyen hadsiz, küstah Yunanlı
siyasetçiye karşı kullanmalı, hatta onu bile kendisi yapmamalı, devletin bakanını
tarif ederken “benim bakanım” dediklerinden biri olan Milli Savunma bakanına
yaptırmalı.
Bu bakımdan Cumhuriyet Halk Partisi’nin
Cumhurbaşkanı adayı çok önemlidir. Vasıflı olması gerekir, sosyal medya ağzıyla
konuşan değil, sıradan vatandaş hoşlanıyor diye, halka incem diye “Lan”,”Ulan”,
“Tezek” gibi kelimeler kullanmayan birisi olmalı, diploması var mı yok mu
tartışmalarına neden olacak biri olmamalı.
Dünyayı kendi gözüyle, kulağı ile takip
edebilecek düzeyde yabancı dil bilmeli.
Kendisinin
emrine verilen örtülü ödeneği, cebindeki şahsi parasından daha çok sakınacak,
israftan, şımarıkça, görgüsüzce lüksten kaçınacak biri olmalı.
Seçilirse Parlamenter demokratik rejime
dönülmesi için elinden gelen çabayı göstereceğini şimdiden Türk Halkına ilan ve
taahhüt etmeli.
Cumhurbaşkanlığı Makamını günlük siyasi
tartışmaların dışına çıkartıp layık olduğu, daha doğrusu olması gereken saygın
sınırlara çekeceğini şimdiden ilan etmelidir.
Bu bakımdan Cumhuriyet Halk Partisi’nin
göstereceği Cumhurbaşkanı adayı çok önemlidir.