Danışıklı dövüş erken seçim, daha doğru bir
ifadeyle baskın seçim kararı
alındı. Halka da sanki erken seçim
isteği sadece Bahçeli’ninmiş havası verildi.
Erken seçim kararı verildi ama aynı günde
Olağanüstü halin üç ay daha uzatılmasına karar verildi.
Bilindiği üzere olağanüstü hal, temel hak ve hürriyetleri
aşırı ölçüde sınırlandıran bir rejimdir. Ülkede olağanüstü hal var iken Anayasayı değiştirme yetkisine sahip
bir meclis için seçim yapmak ne kadar yerinde olduğu sorgulanabilir.
Kendisine Başbakan denen ama aslında
herhangi bir bakandan farkı olmayan, Cumhurbaşkanlığı danışmanları kadar bile
ağırlığı bulunmayan Binali Yıldırım
yanlışlık da olsa 2017 referandumundan önce “Şimdi, referandum olması
halinde, elbette kimseye, OHAL altında seçime gidildi, OHAL şartlarında referandum yapıldı’ gibi bir söz
söyleme fırsatı vermeyiz. Bu nedenle referandum öncesi OHAL kaldırılır diye
düşünüyorum” demişti.
Yukarıda da belirttiğim gibi sıradan bir
bakan kadar bile değeri olmayan Binali beyin bu açıklaması ogün için doğru bile olsa, bugün aynı şeyi
söylemesi mümkün değildir.
Nitekim, Seçimlerin erkene alınması için
Bahçeli ile beraber Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına başvuruda bulundu.
Tabii bir AKP’li için dün söylediğinin bugün
tam aksini yapmak çok şaşırtıcı değildir. Tayyip beyin buna benzer onlarca söylemi gösterilebilinir.
Olağanüstü halin devamı , seçimlerin serbestliği ve eşitliği üzerinde kuşku
yaratabilir. Olağanüstü hal süresinde Cumhurbaşkanının başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun olağanüstü
hal KHK sı çıkartma yetkisi vardır. KHKlar ile normal dönemde yapılamayacak pek
çok işlem, kamu görevinden çıkarma, dernek kapatılması, malvarlığına el konma
hiçbir sorgu suale ihtiyaç duyulmadan yapılabilmektedir.
Olağanüstü hal KHKları ile Tayyip Erdoğan yönetiminde 100 binden fazla
kişi kamu görevinden ihraç edidi. Pek çok dernek, televizyon, gazete kapatıldı
ve mal varlıklarına el konuldu.
Olağanüstü hal mevzuatı, Bakanlar kuruluna,
vali ve kaymakamlara, her türlü gösteri yürüyüşü ve toplantıyı yasaklamak
yetkisi vermektedir. Bu yetkilerin kullanılabildiği bir ortamda seçim yapmak,
seçimlerin meşruiyetine gölge düşürdüğü gibi başka sorunlarda var.
Tabii bu sorunları bilmeyen bir çok parti
yetkilisi “Biz seçime hazırız” diye
bağırıyorlar.Ama bağırırken oluşan ve oluşacak olan sorunları hiç dikkate
almıyor.
Bilindiği
gibi 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Hakkında Kanun gereği 1982 Anayasası’nın
Cumhurbaşkanı Seçimini düzenleyen 102. maddesi yürürlükten kalkacak 101.
Maddesi de değişecektir. Yeni 101. madde Anayasa’ya eklenmiş olan Geçici 21.
Madde uyarınca birlikte yapılması gereken bir sonraki Milletvekili Genel Seçimi
ile Cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin seçim takviminin başlaması ile birlikte
yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla, bir sonraki Cumhurbaşkanı seçimi için
adaylık süreci ve koşulları seçim takvimi ile birlikte değişmiş olacaktır.
Takvimin başlaması ile birlikte yürürlüğe girecek olan yeni 101. maddede
Cumhurbaşkanı adaylığı için önceki düzenlemeden farklı yöntemler belirlenmiştir.
Yeni 101. maddenin üçüncü fıkrası şöyledir: “Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti
grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına
veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüzbin
seçmen aday gösterebilir.”
Seçim takvimi ile birlikte yürürlüğe girecek
olan bu düzenlemeye göre kimlerin hangi yöntemle Cumhurbaşkanı seçiminde aday
olabileceği belirlenmiş olmaktadır. Ancak, bu yeni aday belirleme ve aday
gösterme yöntemlerinin nasıl işletileceği de yasayla düzenlenmesi gereken
önemli bir konudur. Nitekim, 6771 sayılı Kanunla Anayasa’ya eklenen Geçici 21.
Maddenin ‘B)’ fıkrasında Kanunun yayımlanmasından itibaren altı ay içinde uyum
yasalarının ve TBMM İçtüzük değişikliklerinin yapılması emredilmiştir. Yapılması
gereken yasal düzenlemeler arasında Cumhurbaşkanı seçimine ve adaylık sürecine
ilişkin Anayasa kurallarına uygun yeni düzenlemeler olduğu açıktır. Ancak bu
düzenlemeler, diğer pek çok yapılması gerek düzenleme gibi bugüne kadar
yapılmamıştır. Bu durumda, sadece 60 gün civarında bir süre sonra yapılması
gereken Cumhurbaşkanı seçimine yönelik yasal düzenlemelerin nasıl ve hangi
yöntemlerle yapılacağı ve adaylık sürecinin yeni Anayasa kurallarına, serbest
ve adil seçim ilkelerine uygun yapılıp yapılamayacağı üzerinde durulması
gereken bir sorundur. Örneğin, yüz bin imza nasıl toplanacak, (fiziki imza
olarak mı/elektronik imza olarak mı?) ve bu imzalar hangi makama tevdi edilecek
(YSK/Meclis Başkanlığı/Anayasa Mahkemesi?), bu imzaların doğruluğu nasıl tespit
edilecek, imzaların gizliliği, gizli oy ilkesi nedeniyle, gizli kalması nasıl sağlanacak gibi üzerinde
durulması gereken pek çok konu vardır. Yine bu imzaların toplanabilmesi için
kaç gün veya hafta süre tanınacaktır. Böylesine büyük bir organizasyon için üç
beş günlük bir sürenin yeterli olamayacağı açıktır. Yasa yapma zorunluluğu
yanında yürürlüğe girecek Anayasa kuralının uygulanmasından kaynaklanacak sorun
ve süreçler dikkate alındığında, seçimin sadece 60 gün gibi kısa bir süre sonra
yapılması başlı başına seçime gölge düşürebilecektir.Tabii bunları dile
getirecek hukuk bilgisi gerekmektedir.
Ama biz ucuz siyaset yapmayı severiz. Onun için hemen bağırız biz seçime hazırız
diye.