Çok ilginçtir ki
ülkemizin önde gelen medya kuruluşlarının birkaç tanesi hariç neredeyse diğerleri siyasi iktidarın
haber ajansları ya da uzantıları haline geldiler.
Doğru haber alma,
doğruları ve gerçekleri bilme, doğru bilgilenme hakkı demokrasinin gereğidir.
Demokratik bir ülkede
halkın doğru haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan yazılı
görsel basının, tabii şimdi buna dijital medyayı da ilave edebiliriz, dördüncü kuvvet olan medyanın temel işlevi halkı doğru
bilgilendirmektir.
Ama maalesef ülkemizde
böyle olmamaktadır. Bugün yandaş medyanın durumu, bir zamanların “Vatan cephesine iltihaklar” diye
propaganda yapan devlet radyosu durumundadırlar.
Örneğin iktidar liderinin
her konuşmasını saatlerce naklen yayınlayan TV kanallarından hiçbirisi,
İYİ Parti'nin 40-50 bin kişinin katılımıyla geçtiğimiz günlerde Ankara’da yapılan
1. Olağan Kongresine canlı yayın aracı gönder(e)memiş!
Ama iktidarın himaye
ettiği vakıflarda meydana gelmiş “çocuk
istismar’ını”, “bir kereden bir şey olmaz” diye küçümseyen aileden sorumlu
kadın bakanı eleştirmek yerine istismarın yaşandığı vakfı iyilik timsali olarak
sunmaya bile çalışmışlardı.
Bugün hükümetin haber
ajansı gibi çalışan medya kuruluşları, muhalefet ile ilgili haber verirken, onlardan
söz ederken, George Orwell’in 1984 adlı kitabında dile getirdiği “büyük yalan” teorisinin örneklerine
rastlanırcasına, siyahı beyaz, beyazı siyah yaparak vermektedirler.
Bunun için yapılması
gereken, muhalefet partilerinin,iktidara geldiklerinde basın özgürlüğünü ve iletişim özgürlüğünü
nasıl güvence altına alacaklarını somut bir şekilde, meydanlarda, sosyal
medyada halka anlatmaları gerekmektedir.
Devlette kamu
yönetiminin saydamlaştırılacağı, Medya-ticaret-siyaset çerçevesindeki ilişkilerinin gözler önüne
serileceği ve çağdaşlaştırılacağı, basın
sektöründeki sendikasızlaştırmanın önüne
geçileceği halka açıkça anlatılmalıdır.
Medyanın, daha doğru bir
ifadeyle medya çalışanlarının korkuya
kapılmadan ya da hiçbir lütuf beklemeden üstlendikleri kamuoyunu bilgilendirme
görevini gereği gibi ancak böyle yerine getirebilirler.
Özgür basın için
önşart gazetecinin editoryal bağımsızlığının sağlanmasıdır. Editoryal bağımsızlığın en önemli ayaklarından
biri patrona karşı editoryal bağımsızlıktır.
Medya çalışanlarının editoryal
bağımsızlığı, medya patronlarının da siyasal iktidarlar karşısında daha dik
durmasını sağlayacaktır.
Medyanın özgürleşmesinde
kamu yararı olduğu gibi, bu medya
çalışanlarını da özgürleştireceği için bundan en büyük mutluluğu medya çalışanları duyacaktır.
Tabii hangi yasal
düzenlemeyi getirirseniz getirin, basın özgürlüğü açısından en büyük güvence bağımsız ve tarafsız yargıdır.
Bunun en güzel örneklerinden birini Amerikalı Yargıç Gurfein’in hükümetin
Pentagon Papers’ın yayınlanma-sını
engelleme çabalarını geçersiz sayan kararında ifade ettiği gibi, “bizim huysuz
bir basınımız, inatçı bir basınımız vardır, yetkililer, daha değerli olan ifade
özgürlüğü ve halkın bilme hakkı adına bu halk kürsülerine tahammül
etmelidirler” demiştir.
Demek ki muhalefet partileri basın özgürlüğü için, medya
sektöründeki sendikasızlaştırmanın nasıl önüne geçeceğini,
medya-ticaret-siyaset ilişkisini nasıl şeffaflaştıracağını, editoryal
bağımsızlığı nasıl sağlayacağını, bağımsız
ve tarafsız yargıyı nasıl kuracağını halka anlatmak zorundadırlar.
Bunlar tesis ve temin edildikten sonra bu ancak memlekette
dürüst, adil ve eşit koşullarda seçimler yapılabilinir.