Siyasetçilerin çok kullandığı bir cümledir
“Hesabı halka veririz” söylemi, tamamıyla bir siyasi şovdur, safsatadır.
Hukuka yabancı bir söylemdir.
Uygar ülkelerde siyaset yaparken ki
işlemlerinden dolayı bir çok siyasetçi hesabı halka, seçmene değil önce yargıya
veriyor.
İşte eski Fransa Cumhurbaşkanı hakkındaki
bir soruşturma nedeniyle göz altına alındı. Maryland yargıcı ABD başkanı Trump
hakkında anayasayı ihlalden dava açılmasına izin verdi.
Hiç kimsenin aklına “ ben hesabı seçmene veririm” demek gelmedi.
Seçmene verilecek hesap başkadır, yargıya verilecek hesap başka.
Ayrıca bugün siyaset yapan, ülke yönetiminde
görev alan bir kişi yarın siyaseti bırakıyorum derse ne olacak, ya da ABD gibi
ikiden fazla seçilme hakkı olmayan başkan üçüncü defa halkın önüne aday olarak
çıkamayacağı için hesap vermeyecek mi?
Yanlış ekonomi politikaları, yanlış dış
politikalar, için elbette halka hesap verilir. Ama suç teşkil eden yolsuzluğun,
hukuksuzluğun, üçüncü şahıslara verdiğin zararların hesabını yaptığın göreve
göre Anayasa Mahkemesinden başlayarak, bidayet mahkemelerinde verirsin. Bunlar
hukuki yaptırımlardır.
Tabii bu söylediklerim yargı bağımsızlığının
tam ve eksiksiz, kuvvetler ayrılığının güçlü olduğu toplumlarda olur.
Hatırlanacağı gibi genç bir doktor, hakkında
verilmiş bir yargı kararı olmamasına rağmen FETÖ üyesi diye KHK ile görevinden atıldı, bunu içine
sindiremeyen genç doktor bir binanın 9. Katından atlayarak intihar etti.
Bu genç insanın ölümüne sebep olan siyasiler,
bu insanın yakınlarının uğradığı maddi manevi zararın hesabını nerede ve
kime verecekler, elbette yargının önünde
verecekler.
Hakkında hiçbir mahkeme kararı olmadan bu
insanı suçlayanlar hesabı kime verecekler. Elbette yargıya verecekler.
Örneğin Türk tipi başkanlık sisteminde seçilmiş
olmayan bir kişi Cumhurbaşkanı tarafından Cumhurbaşkanı yardımcısı, bakan
olarak atanabilir ve bu şahıslar görev süresi dolduğu zaman, bir daha aday
olmazlar ise, yapmışlarsa yolsuzluklarının bir daha halkın karşısına
çıkmayacaklar diye yaptıklarının
hesabını vermeyecekler mi?
Örneğin görev süresi dolan Cumhurbaşkanı bir
daha aday olmaz ise seçmenin karşısına çıkmadı diye hesap vermeyecek mi?
Siyasetçinin “Hesabı halka veririz” cümlesi
tam bir safsatadır. Bu laf ancak az gelişmiş toplumlarda eğitimsiz kitleyi
kandırır.
Gelişmiş toplumlarda bir siyasetçi böyle bir
laf etmez/edemez, etse toplumdan çok büyük tepki alır, toplumda espiri, alay
konusu olur.
Aslında bu laf, 16 Nisan 2017 tarihli
referandumla Anayasa’nın 106. Maddesi değiştirilerek bu söylem bir safsata
olmaktan çıkmış gerçeğe dönüşmüştür.
Yapılan değişiklikle bakanlar hakkında
görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üye tam sayısının salt çoğunluğunun
vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis önergeyi en geç bir
ay içinde görüşür ve üye tam sayının
beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma
açılmasına karar verebilir… Türkiye
Büyük Millet Meclisi, üye tam sayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana
sevk kararı alabilir, hükmü getirilerek yargı önünde hesap verilebilirlilik imkansız hale getirilmiştir.
Zira, TBMM de beşte üç çoğunluğa ulaşmak çok
zordur. Üçte iki çoğunluğa ulaşmak ise neredeyse imkansızdır.
Siyasetçiler yargılanmalarını imkansız hale
getirdikten sonra, elbette “hesabı halka veririz” derler.
Özellikle
gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde siyasetçilerin, kamu görevlilerinin
rüşvet ve yolsuzluğa daha çok bulaşmalarının en önemli sebebinin en başta
siyasetçilerin, arkasından da siyasetçilerden başkasına hesap vermeyen
yöneticilerin dokunulamaz ve yargıya hesap vermez olmalarıdır.
Nitekim daha
çok yakın bir tarihte, ülkemizde rüşvet aldıkları ortaya çıkan dört bakan maalesef iktidar çoğunluğu
tarafından yargıdan kaçırıldılar.