ABD, İngiltere ve Fransa Cumayı Cumartesiye
bağlayan gece Suriye’yi kimyasal silah kullandığı kuvvetli şüphesi (!) ile havadan vurdular.
Uluslararası hukukta, kuvvetli şüphe, bir ülkeye karşı çok yakın bir silahlı saldırı
ihtimali olduğu zaman söz konusu olabilir.
Burada, bu üç devletin hiç birisi, kendi
ülke topraklarına yönelik böyle bir tehlikenin varlığından söz edemeyecekleri
için kuvvetli şüphe Suriye’ye karşı
kuvvet kullanılmasının hukuki gerekçesi olamaz.
Kimyasal silah kullanılması elbette kabul
edilemez, bunun önlenmesi bir insanlık sorunudur.
Zaten, Kimyasal Silahların Yasaklanması
Örgütü, kimyasal silahların üretilmesi, stoklanması ve kullanılmasının önüne geçmek ve bunların
imhasına ilişkin çalışmalar yürütmektedir.
2013 yılından beri de Suriye’deki Kimyasal Silahların imhası konusu
ile ilgilenmektedir.
Ayrıca Suriye’deki muhaliflerin de elinde
Kimyasal Silahların bulunduğu bilinmektedir.
Bu nedenle iddialar
çok ciddidir ve mutlaka kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığı ve
kullanıldıysa da kimin tarafından
kullandığının araştırılması gerekir. BM uzmanlarının Suriye’de böyle bir araştırmayı yapıp kesin bir rapora
bağladıktan sonra gerekiyorsa Birleşmiş Milletlerin vereceği bir kararla eyleme geçmek hukuki ve isabetli olurdu.
Uluslararası
bir örgütün böyle bir rapor yokken “kuvvetli
şüphe” söyleminin arkasına sığınarak, Birleşmiş Milletlerin bir kararı
olmadan Suriye’ye karşı askeri harekata baş vurulması uluslararası hukuka aykırıdır.
Bugün
Birleşmiş Milletler kararı olmadan, Ortadoğu coğrafyasında söz sahibi olup bu coğrafyayı kendi
isteklerine göre dizayn etmek isteyen emperyalistlerin bu saldırılarına sessiz
kalınırsa veya buna destek verilirse yarın bizi hangi tehlikelerin beklediği
kestirilemez.
Musul-Kerkük
petrollerini Kürt Koridoru üstünden Akdeniz’e
akıtmak isteyenlerin, Türkiye’nin Güney ve Güneydoğusunda yakın tarihimizde de
yaşadığımız gibi bir ayrılıkçı ayaklanma çıkartıp sonrada kuvvetli şüphe(!) gerekçesiyle bize de müdahale etmeyeceğinin
garantisi var mı?
Kuzey
Irak’daki Kürt Özerk bölgesinden sonra Suriye’nin Kuzeyinde de kurulacak bir
Özerk Kürt bölgesi ile, Kuzey Irak petrol ve gazının Batıya taşınması için istenen, arzulanan Kürt Koridoru tamamlanmış
olacaktır.
2003 de
Irak’ta, bugün Suriye’de oynan kimyasal silah oyunu, Kürt Koridorunu kurmanın
adımlarıdır.
Bu Kürt koridorunun
yöneticileri muhtemeldir ki bölgeyi
ABD’nin menfaatleri ve direktifleri
doğrultusunda yöneteceklerdir.
Bugün petrol
ve doğal gaz kaynaklarına sahip olmak
tek başına yeterli değildir, aynı zamanda bu enerjinin dünya pazarına sunuluşu,
yani doğal gaz boru hattı ve taşımacılığına nüfus etmek gerekmektedir. Ancak doğal
gaz daha çok İran ve Rusya’da mevcuttur ayrıca da doğal gazın pazara arzı Moskova’nın
elindedir.
Rusya’nın
doğal gaz şirketi olan Gazprom Avrupa’nın
doğal gaz ihtiyacını büyük oranda tek başına karşılayan dev bir
şirkettir.
İşte Avrupa
doğal gaz pazarını Rusya’ya bağımlılıktan kısmen de olsa kurtarmak için Irak’tan sonra şimdide de
Suriye’ye yöneldiler.
ABD’nin BOP hedeflerinde doğrudan Orta
Doğu’nun enerji kaynaklarına erişimi ve enerjinin pazara sunuluşu da vardır. Kurulmak
istenen Kürt Koridoru işte bunu
sağlayacaktır.
Bu nedenle bu
coğrafya da emperyalistlerin oynadıkları
bu oyun, Türkiye’yi doğrudan doğruya
ilgilendirmektedir. Kürt koridorunun kurulmasından sonra Türkiye’den de toprak
kopartmak için de ellerinden geleni yapacaklardır.
Birinci Dünya Savaşından beri
emperyalistlerin, Türkiye ile Irak Petrolleri arasında tampon görevi yapacak bir Kürt Devleti Kurulmasını
kuvvetle savundukları bilinen bir gerçektir.
Nitekim,
Lozan’da yırtıp attığımız Sevr
antlaşmasına 62 ve 64. Maddeleriyle bağımsız Kürt Devleti Kurulmasına götürecek
hükümler konmasının nedeni budur.
Iraktan sonra
Suriye’de yaşanan bu operasyondan sonra
toprak bütünlüğümüz açısından çok dikkatli olmamızı gerekiyor.