Neo liberal
batıcı çevrelerce “ CHP 30’lu
yılların otoriter laiklik anlayışıyla büyüyemez kampanyası yürütülmektedir.
Anlaşılıyor ki; bu propaganda CHP yönetim kadrolarını da etkilemiş ki “Biz
1930’ların CHP’ si değiliz” deyiverdiler.
Bu kampanyayı yürütenler yazılarında,
Partide “Kürtler gibi dindarlar da yok” CHP, “Sosyal Demokrasiyi üst şemsiye olarak
kullanıp, etnik ve jakoben din karşıtı
zihniyeti aşabilir” diye yazdılar. (Y-CHP, Turhan Özlü 2015 Kaynak yayınları
sayfa 206)
Neo liberal batıcı çevreler ya da daha
gerçekçi bir tanımlamayla emperyalizmin yerli uşakları, Atatürk ve silah
arkadaşlarının emperyalizme karşı verdikleri mücadele içinde kurdukları
Partisinin büyümesi için “Sosyal Demokrasiyi üst şemsiye olarak kullanıp etnik
ve jakoben din karşıtı zihniyeti aşarsa büyüyebilir” diye yazıp propaganda
yaptılar.
Bu propaganda da, haklarını teslim etmek
lazım başarılı da oldular. Bu tam Hitler’in Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı, kitlesel propagandanın
“Büyük Yalan” olaɾak bilinen tekniğini kullanma ustası, Gobbels’in propaganda tarzıydı.
Bu
propagandanın ana teması yani büyük yalanı,
CHP’nin “Kemalizm Prangasından kurtulması şarttır” şeklinde dile
getirilerek, gerek CHP tabanı ve gerekse yönetimi bu propagandayla etki altına
alınmaya çalışıldı. Büyük oranda da bunda başarılı olundu.
Kemal
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP kadroları, bu eksen kaymasıyla, hem AKP ye oy verenlerden ve hem de demokrasiye
küsenlerden oy alınabileceği düşüncesine kapıldılar.
AKP’ye giden
oylardan geri alınabilecek olanlar için izlenecek yol
ile Demokrasiye, partiye küsen oyları
geri kazanmak için izlenecek yol birbirine taban tabana zıt bir birinden yüz
seksen derece farklıdır.
AKP’ye giden
oylardan geri alabilmek için Atatürkçülükten, yani devrimcilikten, laiklikten
taviz verilmesi gerekir.Yani halkı
kandırmanız gerekir. Demokrasiye, partiye küsenlerden tekrar oy alabilmek için ise
olabildiğince açık sözlülüğe, dürüstlüğe dayanan bir tutum takınılmalıdır.Yani devrimci reformcu olunmalıdır.
CHP yönetiminin
bu yanlışını gören Deniz Baykal 8 Kasım
2010 tarihinde Star Tv de yayınlanan Uğur Dündar’ın “Arena
Programında”, “İktidar olmak hafif
eksen kaydırmasıyla olsaydı bugüne kadar olurdu. Daha derin bir durum var.Bu
bir tuzaktır; CHP’yi AKP’lileştirmektir.Daha rahat oynanabilir bir Türkiye
Programının sonucudur.” Diye
uyarmıştı.
Nitekim.
Emperyalizmin yerli uşaklarının bu propagandası da çok başarılı olmuş ki “ Cumhuriyet Halk Partisi Sosyal Demokrat Bir
Partidir” cümlesi parti tüzüğüne girdi.
Bunu yapınca
bir anda emperyalizm ile dünya da ilk mücadeleyi yapan mazlum milletlere önder
olan, ışık olan 6 oku kendisine prensip edinen çağdaş uygarlık düzeyinin
ötesine geçmeyi hedefleyen Cumhuriyet
Halk Partisi, Baykal’ın deyişiyle “daha
rahat oynanabilir Türkiye Programının bir parçası haline getirilmiştir.
Atatürk’ün en
büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni gençliğe emanet etmesinin ve kendisini tamamlamalarını istemesinin sebebi, her düşünce sisteminin kendisini
gelişen tarihsel koşullara uyduramazsa yok olup gitmeye mahkum olduğunu
öngörmesine dayanmaktaydı. Yani değişime
açıktı bu devrimcilik ilkesinin de gereğiydi.
Cumhuriyet Halk
Partisi’nin AKP’ye giden bir kısım seçmeni geri alabilmesi veya demokrasiye ya
da partiye küsenleri kazanabilmesi için,
ekseniyle oynamaya ihtiyacı yoktur. İtalya’da sol siyasi düşüncenin teorisyenlerinden Gramsci’nin söylediği gibi “Siyasi partiler, Program, proje, ve
örgütlü tutkudur”.
Buradan
varılacak sonuç, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kaybettiği küstürdüğü oyları eksen
kaymasıyla geri alamaz. Bu oyları geri alabilmek için önce Türkiye’nin
ihtiyaçlarına uygun, program ve o programı hayata geçirebilecek projeler
geliştirmesine; bu program ve projelere inanmış, devşirme olmayan, partisine
tutkulu bir örgüte ihtiyacı vardır.