22 Aralık 2017 Cuma

IŞIKTAN KORKUYORSUNUZ


TBMM bütçe maratonunda. Adet olduğu üzere bu müzakereler sırasında bütçe dışında her şey konuşuluyor.
Özellikle “Man Adası”, “Zarrap davası”, FETO yandaşlığı  konuşuluyor. Bu konuların konuşulması iktidar partisi mensuplarını çok rahatsız ediyor, çok hırçınlaştırıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının ortaya koyduğu Man adası olayı, iktidar mensuplarını çok rahatsız etmiş olacak ki, “mankafa” gibi çok kaba deyimler, “Bittin sen” gibi mafya varı tehditler  kullanılarak kendisine yükleniliyor.
Zannedersiniz ki, bu Mafya varı tehdidi savuran ülkenin bakanı değil, muktedirin emrindeki tetikçi ya da yargıç.
Demokrasi kültürünün yeterince gelişmediği bizim gibi ülkelerde iktidar muhalefet ilişkisi medeni çizgisinden çıkarılıp, mecliste sayısal üstünlüğe sahip, güçlü olanın her istediğini yapabileceği bir düzen olarak, yani çoğunluğun istibdadı olarak düşünülmektedir.  
   İktidar saflarında var olan  pek çok laf ebesi, genel başkanlarına yaranmak çabası içinde konuşmalar yapıyorlar.
Bu tür siyaset yapmak ne kendilerine, ne ülkeye ve ne de demokrasimize bir yarar sağlamaz.
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, Suriyeli sığınmacılara dağıtılan 30 milyar dolarla ilgili soru yöneltince, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı, CHP liderinin bu soruyu sorma hakkının olmadığını söylüyor.
Bu lafı ne zaman söylüyor, bir Arap olan Ürdün Kralı’nın Suriyeli sığınmacıları kast ederek  “Benim memleketimde aç insanlar varken kimseye para vermem” dediği zamanda söylüyor.
 Bu ülkenin milyonlarca vatandaşı açlık sınırı altında yaşarken, Suriyeli sığınmacılara dağıtılan bu parayı ana muhalefet partisi genel başkanı sormayacaksa kim soracak?
Zaten basın genel olarak çeşitli yöntemlerle baskı altına alındığından bu soruyu soramayacağına göre bu soruyu sormak sadece siyasilere düşmektedir.
Dünyayı ve kendi ülkesi Almanya’yı kana bulayan Hitler’i düşünün, eğer gazeteciler ve hakimler demokrasiye kişisel çıkar ve korku nedeniyle ihanet etmeselerdi, ne kadar baskı yapılırsa yapılsın sadece vicdanlarının sesini dinleselerdi Hitler Dünyanın ve Almanya’nın başına bela olabilir miydi?
“Man adasını” konuşma, “Zarrap Davası” na bakan mahkemeyi konuşma, rüşveti ve rüşvetçileri ağzına alma, kendileri için FETÖ ile ortaklık “kandırılmışlık” idi, ama yüz bin kişi FETÖ’den cezaevlerinde, muktedirler kandırılıyorsa af olabilir, ama sıradan insanlar kandırılırsa onların affı yok.
Talleyrand’ın o çok bilinen “Bir cinayet affedilir, bir hata asla!” cümlesi ülkemizde ve günümüzde  sanki sadece hata yapan sıradan vatandaşlar için geçerli ama iktidar sahibi muktedirler için asla.
İktidar sahipleri o kadar ne yaptıklarını bilmemektedirler ki; Zarrap olayı ile ilgili rüşvet iddialarını araştırma önergesini bile reddettiler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin eski bakanların rüşvet iddialarını araştırması, iktidarın parmak hesabıyla engelleniyorsa İsmet Paşa’nın Demokrat Parti İktidarına söylediği “ ışıktan korkuyorsunuz” sözü bugünkü iktidar için de söylenebilir.
Dört bakanı rüşvetten yakalanmış bu iktidar, ışıktan, aydınlıktan korkmasa bu ağır ithamla karşılaştığı zaman, bunun araştırılıp soruşturulmasını temize çıkmak için önce kendisi ister.
Suçluların telaşı içindeki iktidarlar olayların araştırılmasını, soruşturulmasını önlemek isterler.
İktidar mensupları suçluların telaşı içinde parlamento çalışmalarında çoğunluğun parmak gücünü kullanıp olayları geçiştiriyorsa, basın susmuş ya da iktidara yaranmak için Recep Tayyip Erdoğan’a çok daha hafifini sormaya cesaret edemediği soruları Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına sorabiliyorsa, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yapılacak iş yollara düşmektir.
Bütün olumsuzlukları, yolsuzlukları, ekonominin kötü gidişini, çiftçinin, işçinin  mahvını, kimsesizlerin kimsesi olduğunu yurdun dört bir köşesinde anlatmak için yollara düşmesi gerekmektedir.