Hatırlanacağı üzere Suriye Devlet Başkanı
Beşar Esad, bir zamanlar Tayyip Erdoğan için “kardeşim Esad’dı”,müşterek
bakanlar kurulu toplantıları yaptık, karşılıklı olarak vizeler kaldırıldı,
sınırlar açıldı,ticaret geliştirildi.
Ne
olduysa oldu sonradan bir anda “kardeşim Esad”
halkına zulüm eden “ESED” oldu. Zira Amerika, Esad’ın devrilmesini ve
Suriye’nin parçalanmasını istiyordu.
Bu yüz yıllık hayalleri olan İran, Irak,
Suriye ve Türkiye’den koparılacak topraklar üzerinde bağımsız Kürdistan
kurmanın hayata geçirilmesinin ikinci adımı
idi.
Bunun ilk adımı Irak’ta uçuşa yasak bölge
ilan edilerek, Kuzey Irak Özerk bölgesi ile
atılmıştı. İkinci adım da Suriye’de atılıyordu.
Amerika’nın bu isteği üzerine Türkiye, Suriye’ye yapılacak bir askeri harekatı
savunur hale geldi. Savunmak ile kalmadı, Esad muhaliflerine topraklarını açtı.
Sadece topraklarını açmakla kalmadı,
ülkesine karşı başka ülkelerin tezgahladığı parçalama harekatına iştirak edecek
kadar ahlak yoksunu muhaliflere, askeri ve diplomatik desteği verdi.
Lise öğrencisi düzeyinde tarih bilgisi olan
bir insan, başka ülkelerin desteği ile hareket eden insanlara
güvenilemeyeceğini bilmesi lazımdı. Zira, Kurtuluş Savaşı sırasında Şeyh Sait isyanı da İngiltere’nin teşvik ve
bu adamları elde etmesiyle olduğunu bilir ve Suriyeli muhaliflere destek olmaz
idi.
Suriyeli muhaliflere sırf Amerika istiyor
diye destek olurken, komşuluk
ilişkilerini, uluslar arası hukuku da yok saydık. Cumhuriyetin “Yurtta sulh
Cihanda sulh ilkesini” İslam aleminin liderliği ham hayaliyle yok saydık.
AKP’nin bu yanlış dış politikasının içeride
yansıması da açılım politikası idi.
Bu politikaya açıkça destek veren HDP vardı. Diğer muhalefet partileri de kısır
oy kaygısıyla olaya sessiz kalmışlardı. Açılım konusunda AKP iktidarına engel de çıkartmıyorlardı. Türk
basının büyük çoğunluğu da emperyalistlerin bu yüz yıllık hayaline destek
veriyorlardı.
Zamanında Irak’ın bölünmesine sessiz kalan
Türkiye,Suriye’nin bölünmesinde de aktif rol alıyordu.
Türk silahlı kuvvetleri içinde buna direnenlerde, Ergenekon, balyoz ve
benzeri kumpas davaları ila zindanlara gönderilmişlerdi.
Suriye bölünmedi, zira Rusya ve İran gibi iki güçlü müttefiki vardı.
Hatta Amerika ve Türkiye’nin bu yanlış politikaları Rusların işine gelmişti.
Suriye’nin Tartus şehrindeki Rus Deniz üssünün genişletti ve modernize etti.
Türkiye ve Amerika’nın bu yanlışı Rusların
yüz yıllardır isteyipte elde edemediği sıcak denizlere inme imkanını sağlamış
oldu.
Bir zamanlar bir hafta dayanamaz denen Esad
yerinde kaldı, Emevi camiinde Cuma namazı kılma hayali de bitti, şimdi ne
yapıyoruz.
AKP Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan Cumartesi günü Erzurum’un Palandöken ilçesinde partisinin
Genişletilmiş İl divanı toplantısında
yaptığı konuşmasında, “ Suriye’nin kuzeyinde oynanan oyunu görüyoruz. Ülkemizin
Ortadoğu coğrafyasında tecrit edilmesi, kuşatma projesi olduğunu biliyoruz ”
demiştir.
Son günlerde yabancı basında da Türkiye'nin
"Esad'ın gönderilmesi" gündeminden vazgeçtiği ve Türkiye ve Suriye
arasında temasların başladığı yazılıyor.
Ciddi devlet adamlığı ufkun ötesini
görebilmektir. Ülke çıkarlarından başka kimsenin peşine takılmamaktır.
Anlaşılıyor ki; Tayyip Erdoğan daha
olayın ne olduğunu bile anlayamamış.
Oynan oyun, Türkiye’yi o bölgeden tecrit etmek falan değil, Türkiye’nin güneyinde mümkünse Türkiye’den de
toprak kopartarak, yüz yıllık emperyalist rüyayı hayata geçirmek,kukla bir Kürt
Devleti kurup Musul ve Kerkük petrollerini Akdeniz’e akıtmaktır.
“Türkiye’yi
Ortadoğu’da tecrit etmek istiyorlar” sözü, insan aklıyla alay etmek olur.
Türkiye asıl Ege Denizinde tecrit ediliyor. AKP iktidarı döneminde 150 adet
ada, adacık ve kayalığın Yunanlılar tarafından işgal edilmesiyle yaşanıyor.
Tayyip Bey bu konuyu tek kelimeyle ağzına bile almıyor, alamıyor.
AKP iktidarının uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı
savunamaması nedeniyle açık denizlere çıkamayacak hale geldik.