27 Ekim 2017 Cuma

MOZAİK- BÜLENT ECEVİT


Genç bir yazar olan Nihan Ertem, olayları yaşayanlarla konuşup doğruları kâğıda döküp bir döneme ışık tutarken, asıl önemlisi yarın o günleri araştıracak tarihçilere kaynak bırakmış “Mozaik”isimli kitabında. Gelecekle ilgili tasvir de çok hoş olmuş “Mozaik” bugünlerde bazılarının saldırmaya cesaret ettiği, Kıbrıs fatihi, Türk siyasi yaşamının “KARAOĞLANI” Bülent Ecevit’i anlatıyor.
Bazı günümüz siyasilerinin çok yabancı olduğu nezaketi Türk siyasi hayatına sokan, bunu yaparken de gerçek bir burjuva olmasına rağmen   oldukça mütevazi yaşayan, görgüsüzce debdebeden uzak duran bir siyasi kişiliği anlatıyor.
Uluslararası ilişkilerde hiç sokak ağzı kullanmadan da Türk insanının yararlarının korunabileceğini dosta düşmana gösteren Bülent Ecevit’i anlatıyor.
O nedenle Mozaik’in okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Eline sağlık Nihan.
Çok bilinmeyen bir deyişiyle “siyasetçi gelecek seçimi, devlet adamı gelecek kuşağı düşünür”  sözünü kendisi için bir yaşam felsefesi haline getirmiştir.   
Siyaset arenası   gelecek kuşağa güzel bir yarın bırakabilmek için sadece bir araçtı onun için.
Siyasi yaşamında hapishane de vardı onun, yasaklı olduğu 12 Eylül döneminde hapise de girmişti.
Bir keresinde Cezaevine girmeden yabancı basına verdiği son demeçte, “Ben özgürlüğü beynimde hapishaneye taşıyorum. Dışarıda bir mahpus gibi yaşamaktansa içeride özgür bir insan olarak yaşamayı yeğlerim” demişti.
Olağanüstü dönem geçtikten sonra hiçbir gün hapishane günlerini siyasi yaşamda istismar konusu yapmadı.
MOZAİKDE ” bulacağınız ve onu çok etkileyen ve üzen konulardan biri de anayasanın askeri rejim tarafından askıya alındığı günlerde yargıçlardan bir tepki gelmemesiydi.
Hapishane de, hapishane arkadaşıyla aralarında geçen bir konuşmada,   arkadaşı rahmetli Ecevit’e “Bugünkü gazetelerde Pakistan’daki dikta rejimine tepki gösteren hakimlerin istifa haberlerini okudunuz mu Başkanım”
“Evet, okumaz mıyım! Pakistan sömürgecilikten yeni kurtulduğu halde hakimler bu tepkiyi gösteriyor. Fakat bizde bu tepkiyi gösterebilen tek bir hakim çıkıyor mu? İşte buna kahroluyorum.” Diyor. Aslına bakarsanız 12 Eylül rejiminden bu yana nerdeyse kırk yıl geçmiş, ama biz bir adım ilerlememişiz.
Yani “bu ülke aydınlarının ihanetine uğramıştır” lafı 1960 larda söylendiği zamanda  doğruymuş, bu günde.
Bu ülke de yasaklar hep oldu, ayrıca yasaklarda siyasi yasakları beraberinde getirir.
Kitap da bir başka diyalog daha yer alıyor. Bu diyalog 27 mayıs 1960 dan bu tarafa 57 yıl geçmiş olsa da, Türkiye insan haklarına dayalı, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla oturduğu, düşünce suçunun olmadığı    bir ülke olmalıydı ama maalesef biz bunu gerçekleştiremedik.
İşte bakın bundan yaklaşık on sene önce ceza evinde aynı koğuşta yatan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın konuşmaları
Hükümetlerin en kötüsü, suçsuzu korkutandı. Demiş Beydaba” demiş Tuncay Mustafa‘ya
“Doğrudur da  Nereden geldi aklına”
Tuncay yanındaki sandalyede oturup kendisi gibi kitap okuyan Mustafa’ya dönerek, “ Şu elimdeki kitap, M.Ö yaşamış düşünür ve yazarları tanıtıyor da. Ne enteresan değil mi?”
“Ne kardeşim?”
“O dönemde  düşünür, bilge yazar bulabilmek? Kaç yüzyıl öncesi be!”
Mustafa elindeki kitaptan gözlerini ayırarak konuşmaya başladı
“Yaa, değil mi?  O zamanlarda hükümet, adalet suç ve ceza kavramı.. Gerçekten enteresan”
Kitapta bu ve benzeri daha bir çok çarpıcı ve bilgilere ulaşacaksınız.Türkiye’nin nereden gelip nereye gittiğine ya da gitmesi gerektiğine  kafa yoranların muhakkak okuması gereken bir kitap “MOZAİK” Nihan Ertem tarafından kaleme alınmış. “Siyah Beyaz” tarafından basılmış ve yarınlarda o günleri yazacak tarihçilere önemli bir kaynak. O nedenle okunması gereken bir kitap. Eline sağlık Nihan.