6 Ekim 2017 Cuma

LİDER OLABİLMEK



TBMM'nin açıldığı gün ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan'ın odasında çekilmiş ibretlik "devlet fotoğrafı" vardı.Aslında “parti devleti” fotoğrafı demek daha doğru olur. Demokrasilerde öyle fotoğraf olmaz. "Millet"i temsil eden parlamento başkanı kendisine, "memur" muamelesi yapılmasına izin vermez. "Bağımsız yargı"nın başkanları, gerçekten yargının bağımsız olduğuna inanıyorlarsa siyasilerle sohbet toplantılarına katılmazlar, devlet başkanının önünde öyle el pençe divan oturmazlar.
Ama maalesef bizim ülkemizde Anayasaya göre bağımsız olan yargının en tepesindeki kişiler, Cumhurbaşkanı’nın önünde cüppelerinde olmayan düğmelerini önlerini iliklemek için  ararlar, hatta Cumhurbaşkanı ile çay toplama gösterisine bile katılırlar.
Tarafsızlıklarını yitirme partili Cumhurbaşkanına yaranma  pahasına ülkenin ana muhalefet partisine saygısızca saldırırlar. Bunu yaparken de, ana muhalefet partisinin açtığı davalarda, davayı kabul eden meslektaşlarını da karaladıklarını düşünmezler.
Kendisinden ya da şimdilerde bugün ülkeyi yönetenlerden başka hiçbir aklı selim sahibi insan o yargıçların tarafsızlığı hakkında tek kelime etmemiştir/ edememiştir.  
Neyse, yüksek yargının başkanlarının hali zaten herkes tarafından biliniyor, ben başka bir şeye takıldım.
Hatırlanacağı üzere o resimde CHP Genel Başkanı yoktu, TBMM Başkanı: "Kılıçdaroğlu'nu davet ettik, başka randevusu vardı" demişti. Bunun üzerine de Kılıçdaroğlu  gerçeği dile getirerek "davet almadım, TBMM Başkanına yalan söylemek yakışmıyor" şeklinde  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na layık olduğu cevabı vermişti.
Tabii burada insanın aklına şu soru geliyor, davet edilse idi gidip o ibretlik fotoğrafın parçası olacak mıydı? 
Aslında Kılıçdaroğlu “ Davet almadım,” dedikten sonra "davet edilseydim de demokrasiyle, yargı bağımsızlığı ile  bağdaşmayan o toplantı için yapılan davete  icabet etmezdim" demesi   gerekirdi.
Partili Cumhurbaşkanı yüksek yargı organlarının başkanlarına,  Meclis Başkanı’na ve toplantıya katılan diğerlerine  mahiyetindeki memur muamelesi yapıyor, sizler Cumhurbaşkanı’nın memurları değilsiniz. Sizler anayasanın 9. Maddesine göre  egemenliğin asıl sahibi olan Türk Milleti adına hüküm veren kurumların başısınız diye tepki vermesi gerekirdi.
Bu tepki verilemeyince "lider" olunamıyor.
Bu fotoğraf aklımıza Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler meclisinde, Amerikan Başkanı’nın yaptığı bir konuşma sonrasında temsilciler Başkanı kimi ayağa kalkarak kimisi de oturarak alkışlarken, protokol gereği orada bulunan Amerikan yüksek mahkemesi üyelerinin   olayı tepkisiz seyir ettiklerini gösteren  fotoğrafı getirdi.
Belki içlerinden  Başkanı’nın yaptığı konuşmayı beğenenler de olmuştur, ama  onlar, tarafsız olmaları gerektiğinin bilincinde oldukları için bir tepki vermiyorlardı.
Sayın Kılıçdaroğlu, tarafsız olması gereken ve Cumhuriyet Halk Partisine çirkin şekilde saldıran Danıştay Başkanı’nın da maalesef  Adli yıl açılışında elini sıkmıştı.
Lider olabilmek için, gereken tepkiyi  gereken zaman ve yerde vermek gerekir. Bu nedenle tarafsız olması gereken  Danıştay Başkanının elini sıkmayacaktı ve basına da bunun gerekçesinin Danıştay Başkanının Cumhuriyet Halk Partisine yaptığı haksız ve çirkin saldırı olduğunu  anlatacaktı.  
Şartları iyi kullanan insanlar lider olabilirler. Örnek mi arıyorsunuz işte İsmet Paşa’nın Lozan’daki davranışı.
 Lozan'ın açılış törenin yapıldığı gazinoya gelen İsmet Paşa, salonda Türk delegasyonu başkanı olarak kendisine öteki heyet başkanlarına oranla daha küçük bir koltuğun ayrıldığını görünce bunun nedenini sormuştu. Aynı boyutta başka bir koltuk bulunamadığı gibi komik  bir yanıt verilince, 'Bulunduğu zaman salona girerim' diye tepki göstermişti. 
Onun bu çıkışı etkili olmuş çok geçmeden aynı boyutta bir koltuk bulunup yerine konulmuştu. Yani şartları iyi kullanarak, muhataplarına ilk dersi vermişti.    

.