Zaman zaman siyasiler arasında sert tartışmalar ve
atışmalar olmuştur, bundan sonrada olacaktır. Geçmişte üslup çok sert olduğu
günlerde bile rakipler bir birlerine hakaret etmeden konuşurlardı.
Tayyip beyle beraber bu üslup maalesef çok seviye
kaybetti. Tayyip bey rakiplerine “sen
kimsin yahu”, “sen benim kıratımda mısın” gibi sözlerine çok alışmıştık.Bu
tip yakışıksız sözleri hem iç siyasetteki ve hem de dış siyasetteki rakiplerine
söylerdi. Ama Yunanistan Başbakanı’nın Lozan antlaşmasını çiğnemesine de sessiz
kaldı. Zira ona verilecek bir tepki ABD’yi ve AB’yi kızdırabilirdi. Onun için
sessiz kaldı.
18 kayalık, adacık ve ada Yunanlılar tarafından işgal
edildi ama “Bir gece ansızın gelebilirim” diye aşk ve sevgiliye kavuşma
arzusunu dile getiren şarkı sözünü bile dile getiremedi.
Recep Tayyip Erdoğan sadece rakiplerine hakaret
etmekle kalmaz zaman zaman da büyük gaflar yapar.
Kızdığı bir vatandaşa “Ananı da al git buradan”, “Ben
ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim”, “Bahçeli SSK Genel Müdürlüğü yaptı” gibi
büyük gaflar hatırladıklarımızdan sadece bir kaçı.
Ama asıl engin İngilizce bilgisini göstermek için
bütün dünyanın Mediterranean dediği Akdenize
“White sea” dedi ve elbette espiri konusu oldu.
Tabii necip Türk basını çok özgür ve korkusuz (!) olduğu için
bunları hiç dillendirmedi.
Grup toplantılarını
takip ederseniz iktidarıyla muhalefetiyle aslında aralarında bir fark
olmadığını görürüsünüz.
Siyasi hayatta, her
şahsın ve hele özellikle bir milletvekilinin, bir parti başkanının esas görevi kibar konuşmak değildir. Hakikat olduğuna inandığı fikirleri bütün
açıklığı ile ifade etmek ve haksızlıklara karşı gereken protestoyu en tesirli şekilde dile getirmektir. Ama en
önemli nokta söylenenlerin doğru olmasıdır.
Bu Salı grup
toplantısında biri, diğerine "Et deyince
aklımıza tabii doğal olarak kasap gelir.
Eti alırsınız, kasap doğrar, kıymasını yapar, kuşbaşısını yapar satar.
Ama şimdi Sırbistan’dan 5 bin ton löp et alacağız. Sırbistan deyince
de bizim aklımıza “Sırbistan Kasabı” geliyor. Hani bir gecede 8 bin, 3 yılda 250 bin Bosnalı Müslüman’ı
öldürenler. Bir gecede 8 bin Bosnalı Müslüman 3 yılda 250 bin
Bosnalı Müslüman katledildi. Katleden bir Sırp, Milosevic şimdi
hapiste. Şimdi gidiyorsun onunla tokalaşıyorsun, 5 bin ton löp et alıyorsun.
Bunlar bir sefer besmelesiz kesildiler. O löp etin nereye gitmesi lazım, saraya
gitmesi lazım, onların yemesi lazım".
Dinlerken
kulaklarıma inanamadım. Bu sözleri neresinden tutarsan tut Türk Dış Politikası
gibi tel tel dökülüyor...
Uluslararası
ilişkiler alanına giren bir konuda eleştiri yapayım derken Tayyip Erdoğan gibi
kullanılan mahalle ağzını geçiyorum..
"ŞİMDİ
HAPİSTE" denen (Yugoslavya eski devlet başkanı) Slobodan
Miloseviç La Haye'deki savaş suçları mahkemesinde yargılanırken Şubat 2006'da
hücresinde ÖLÜ BULUNDU.
Beyefendi dünyadaki gelişmeleri
geçmişte izlememiş, onu anladık. İyi de, dünyadaki
olayları takip edip, örneğin Miloseviç'in öldüğünü hatırlayıp
beyefendiye söyleyecek kimse yok mu
etrafında. Böyle vahim bir hata nasıl yapılır!
Sırbistan
deyince beyefendinin aklına "Sırbistan kasabı" geliyormuş. Sırbistan
halkı insan kasaplarından mı ibaret, bu nasıl benzetme!
“Bebek
katili APO” deyince aklımıza bütün Kürt vatandaşlarımız mı geliyor.
Bütün
Sırp halkını Slobeden Miloseviç ile
özdeşleştirmek, bütün Kürt vatandaşlarımızı Bebek katili APO ile özdeşleştirmek
ile aynı yanlış düşüncedir.
Ayrıca
Slobodan Miloseviç’i yakalayıp Lahey mahkemesine teslim edende “ Kasap” diye
nitelediğin Sırp halkıdır.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın Sırbistan ziyaretinde Miloseviç ile "el sıkıştığını"
söylüyor. Miloseviç ölü olduğuna göre, Sırbistan'ın şimdiki cumhurbaşkanını
kastediyor ve onu "insan kasabı" olmakla suçluyor. Ülkeyi yönetmeye
aday olanlar böyle -en hafif tabirle ihtiyatsız- bir ifadede nasıl bulunur! Yarın bu
ülkenin cumhurbaşkanı kendisi olursa, o halkın ve o cumhurbaşkanının yüzüne
nasıl bakacak!
Konuşmanın
yukarıdaki kısmını Dışişleri Bakanlığında bir kıdemsiz meslek memuruna (yani
genç bir monşere) gösterse, o memur, iktidara aday olduğunu söyleyen bir
partinin genel başkanının öyle bir konuşma yapmasının hiç uygun
olmayacağını söylerdi
Beyefendi
ve etrafındakiler diplomasi alfabesinin henüz "A"sındalar. Yedi
yıldır hiç mesafe alamamışlar...