Bugün 2016’nın son
günü, iyi şeyler yazmak isterdim. Ama öyle bir yıl geçirdik ki hatırlayacağımız
sadece kan ve gözyaşı. Temennimiz 2017’nin ülkemize ve insanlarımıza mutluluk
getirmesi ama sanki 2017, 2016’yı da aratacakmış gibi görünüyor.
14 yıldır bu ülkeyi
dikensiz gül bahçesi gibi, hiçbir demokratik
engellemeyle bile karşılaşmadan
yönetenler, bununla da tatmin olmamış olacaklar ki şimdi de bir tek adam rejimi kurma çabasındalar.
Niçin tek adam rejimi
istendiğini isterseniz 1870 yılında Jön Türklerden Ziya Paşa’nın Cenevre’de
çıkarttığı Hürriyet Gazetesine yazdığı “İdare-i Cumhuriyye ve Hükümet-i
Şahsiye” başlıklı makalesinden alarak inceleyelim. Bizde bu yazıyı Alpay
Kabacalı’nın, Türk Basınında Demokrasi adlı eserinin 42.sayfasından alıntıladık.
Paşa bu makalesinde
Cumhuriyet İdaresini “ Cumhuriyet İdaresinde padişah, imparator, sadrazam
yoktur. Memleketin padişahı, imparatoru, kralı memleketin ahalisidir…. (Yani egemenliğin tek sahibi halktır,
ulustur diyor) Cumhuriyet idaresinde gazeteciler hükümeti koltuklamaya
mecbur olmayıp kanun hükmü çerçevesinde her türlü tarizi yazmaya
yetkilidirler…(Yani gazeteciler hükümet
yalakalığı yapmak zorunda değillerdir, her türlü eleştiriyi yapabilirler, kimse
de onlara çıkıp “medyadaki bazı arkadaşlar ayaklarını denk alsınlar diyemezler”
diyor) Meclis üyelerinin hiçbirinde memuriyet üzerinden zengin olmak, para
kazanmak kusuru olamaz. Cumhuriyet İdaresinde Bakanların entrikaları asla
yürüyemez..” (yani 17-25 Aralıklar olduğu
gibi vekili falan haksız kazanç, daha açıkçası rüşvet alamaz, nüfus ticareti
yapamaz diyor)
Peki Paşa tek adam
rejimini nasıl anlatıyor; nasıl anlatacak tam 140 sene evvel bugünleri
anlatmış.
“Şahıslara bağlı
hükümetlerdeyse bunların vükelası (bakanları)
müsteşarları unvanıyla bazıları işbaşına geçerler. Sözde memleket bunların
ceddinden miras kalmış çiftlik, halk da çiftlikteki damızlık gibi milyon halkı
çalıştırırlar, soyarlar, ellerindeki alıp kendi safahatlarına harcarlar.(Evlerdeki kasalar, ayakkabı kutusundaki
paralar, hediyelik eşyalar gibi) Himaye ettiklerinden biri suçlu olsa kanun
pençesinden kurtarır,(17-25 aralıkçıları
yargıdan kurtarmak gibi) mahkemede haksız bir işi olsa haklı çıkartır,
düşmanlık ettiği bir adamı asla suçu yokken hapsedip, sürer (Ergenekon, Balyoz ve
benzer davalarda süründürülen insanlar gibi).Geçim yolunu ortadan kaldırır,
sefalet çektirir. Şahıslara bağlı hükümetlerde gazeteciler işbaşındaki büyüklerin dalkavukluğu ile geçinirler. Hükümet
bir fena işte bulunsa da gene övgülerini göklere çıkartırlar.yapılan fenalığı
iyilik gibi göstermeye çalışırlar. Zira asıl maksatları vatana ve millete
hizmet olmayıp para kazanmaktır” (Aynen
bugünün yandaş medyası gibi) demiş.
Bugün aynı ile vaki
olanları Ziya Paşa 1870’de
eleştiri konusu yapmış, Osmanlıcılık yapıyorsunuz ama o günden bir adım
ileri gidememişsiniz. O gün neler eleştiri konusu yapılmışsa bugünde aynı
şeyler oluyor farkında bile değilsiniz, önüne konan beyaz kağıdı bile
imzalamaktan çekinmeyen adamları seçip parlamentoya göndermişsiniz, siz her
şeye müstahaksınız.
Ümitli değilim ama
inşallah 2017 de kan göz yaşı olmaz,
iktidarı elinde bulunduranlara sağ duyu hakim olur. Milletvekilleri milletin
vekilleri olduklarını hatırlayıp, biat etmekten vazgeçip, aldıkları emre göre
değil vicdanlarının sesini duyarak karar verirler.