Anayasa değişiklik teklifinin TBMM sunulduğu
gün, kendisini başbakan zanneden, yetkisi sadece Tayyip Erdoğan’dan aldığı emirleri yerine getirmek olan, işgüder Binali
Yıldırım “ Yeni Anayasa değişikliği ile artık koalisyonlar dönemi bitti, güçlü
iktidarlar dönemi başlıyor” dedi.
Bunu söylerken yüzü bile kızarmadı.
Tayyip Erdoğan, yetmiş yıldır hiçbir lidere
nasip olmamış bir meclis desteğine sahip olarak, 14 yıldır ülkeyi tek başına yönetiyor.
Hele 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra
Çankaya da emrindeydi.
Bu süreç içinde ülkenin hangi sorununu çözdü?
Hiçbir sorununu çözmediği gibi, her gün bu ülkenin başına yeni sorunlar açtı.
İktidara geldiklerinde dolar 1.41 TL idi, bugün 3.48 TL, Türk lirası ABD
Doları karşısında yaklaşık yüzde 260
değer kaybetti.
İktidara geldikleri tarihte bu ülkenin dış borcu 263 Milyar dolardı, bugün 481
milyar dolar.
Sıfır noktasında devir aldıkları terör,
bugün nere de ise her gün günahsız insanların canlarını alıyor. Terörün
arkasında AKP iktidarından da evvel dış güçler vardı, ama o dönemin
iktidarları, hem de koalisyon
hükümetleri bunların ağladığı gibi ağlamayıp gereğini yapıyorlardı.
Bu ülkede terör örgütlerinin silah ve mühimmat
depolamasına, kamu görevlilerinin Oslo görüşmelerinde beyan ettikleri gibi, AKP
iktidarı döneminde göz yumuldu.
14 yıllık Tayyip Erdoğan iktidarından önce,
bu ülkeyi yöneten hiçbir koalisyon hükümeti terör örgütüyle masaya oturup müzakere
etmediler, mücadele ederek, ülkeyi sıfır terörle kendisine teslim ettiler.
14 yıllık Tayyip Erdoğan iktidarı döneminde çevremizde ihtilafa düşülmeyen tek bir
devlet kalmadı.
Esad, önceleri “kardeşim Esad” tı, şimdi oldu Esed. “Esed”, bir hafta dayanamaz diyordu,
bütün dış baskılara rağmen, “Esed” beş yıldır iktidarda, her geçen günde
konumunu güçlendiriyor.
ABD öyle istiyor diye, Irak ve Suriye’deki
meşru devlet yapısıyla mücadele eden illegal örgütlere, örneğin ÖSO gibi,
yardım ederek, onların da buna misilleme olarak, Türkiye’deki terör örgütlerine
her türlü lojistik ve istihbarat desteği sağlayacağını öngöremeden hareket ederek, ülkenin kan
gölüne dönmesine neden oldu.
Sayelerinde hudutlar yol geçen hanı.
Kıbrıs göz göre göre gidiyor, çıtı çıkmıyor.
Bu yazdıklarımız Tayyip Erdoğan iktidarında yaşanan olumsuzlukların sadece birkaçı.
Neymiş efendim, “Başkanlık gelecekmiş, kaos bitecekmiş” Hadi canım sende. Köpeksiz
köy buldu değneksiz dolaşıyor. Bu güne
kadar ne istedi de yapamadı. Hangi sorunu çözdü.
Bugüne kadar ne yaptıysa, Başkanlık olduğu
zamanda aynısı yapacak.
Tayyip Erdoğan iktidarı döneminde devlet
ciddiyeti denen şey kalmadı. Cumartesi akşamı İstanbul’da yaşanan insanlık dışı terör vahşeti sonrası, bu
ülkenin İçişleri Bakanı çıkıp 20 yaralı var diyebiliyor. Sonradan şehit sayısının
42, yaralı sayısını 155 olduğu ortaya çıkıyor. Ama adam istifa etmeyi aklının
ucundan bile geçirmiyor.
Hâlbuki Tayyip Erdoğan, sosyal medyada
dolaşan bir sesli görüntüsünde, “Biz
siyasiler ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz” diyor.
Sorumluysanız istifa edenler nerede?
Durum artık OHAL düzenini aşmıştır. Tayyip
Erdoğan iktidarının yanlışlarından
dolayı iş “sıkıyönetime” doğru
sürükleniyor.
Türkiye bu ortamdan çıkmadan Anayasayı
tartışmak kadar yanlış bir şey olamaz. Zaten sorun da Anayasada değil, ülkenin
yönetilemiyor olmasındadır.
Getirilmek istenen düzen, hesap vermekten
kurtulmak için saray diktatörlüğüdür.
“Demokrasi
bir tramvaydır, zamanı gelindiğinde inilir”
cümlesi de Tayyip Erdoğan’ındır.
Demek ki demokrasi tramvayı “diktatörlük” istasyonuna gelmiş.
Bütün bu durum gün gibi
aşikarken, televizyonlara çıkıp, başkanlık gelecek kaos bitecek diye konuşup da
aklımızla