9 Aralık 2016 Cuma

SİZİ HİÇ YADIRGAMADIM KEMAL BEY


Düşünce ve ifade özgürlüğünü avunmak Cumhuriyet Halk Partisi’nin görevidir.
Nitekim kendi programında “İletişim özgürlüğü, ülkemizde insanca yaşamanın, saydam bir yönetime kavuşmanın ve demokratik sistemin temel koşullarındandır.Halkın doğru haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan yazılı, görsel ve dijital medyanın temel işlevi ise iletişim özgürlüğünün sağladığı özgürlük ve sorumluluk alanını en iyi şekilde değerlendirip gerçekleri tarafsız biçimde kamuoyuna yansıtmaktır.” denmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi, düşünce ve ifade özgürlüğünü, gazetecinin veya düşün insanının hangi düşünceye sahip olduğuna bakmaksızın savunmak zorundadır.
Kemal bey, basının görevleri arasında,  gazetecilik sorumluluğu dışına çıkıp, düzmece belge düzenleyerek veya düzenlenmiş olanları kumpasçı savcılara servis etmek ve bu belgeler üstünden halkı yanlış bilgilendirmek yoktur.
Ama siz, Adana mitinginde kumpas davalarında önemli rol oynadığı için şimdi tutuklu olan FETÖ sanıklarından, nazlı Ilıcak, Mehmet Baransu, ve Altan kardeşlerin adlarını anons ettirerek CHP’lilere alkışlattırdınız ve onları kahramanlaştırdınız.
Bu davranışınıza karşı haklı tepki sıradan partilerden, şimdiki veya geçmiş dönem milletvekillerinin yanında, bir kaset komplosu sonrasında makamına oturduğunuz Deniz Baykal’dan da geldi.
Bu haklı tepkiler sizi rahatsız etmiş olacak ki, olayı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında göstermek için, Volataire’nin ünlü “Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canım veririm” sözünü tekrarlamışsınız.
Kumpas davaları açarak insanların hayatını karartan kaçak FETÖ’cü savcılarla işbirliği içinde olmak,düzmece belgelere kuryelik yapmak, sizn açınızdan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında mıdır?
Yani Ergenekon sürecinin kaçak savcılarıyla beraber kumpas davalarının mimarlığını yapmak gazetecilik midir?
Bu düzmece belgeleri sırf, Türk Silahlı Kuvvetlerine zarar vermek için doğruymuşçasına haberleştirmek,  “tarafsız” gazetecilik yapmak mıdır?
Bu yapılan, halkın doğru haber alma, doğruları ve gerçekleri bilme hakkının engellenmesi değil midir?
Bir gazetecinin ya da düşün adamının fikirlerini özgürce açıklamasını savunmak başka şeydir, katıksız bir Atatürk ve Cumhuriyet Halk Partisi düşmanı oldukları bilinenleri alkışlatmak, kahramanlaştırmak başka bir şeydir. Bu tutumunuz gerçek Cumhuriyet Halk Partilileri yaralamıştır.
Ama tabii siz, Mehmet Bekaroğlu’nu, Selina Doğan’ı, Murat Özçelik’i ve TR 705’ de alkışlatmış ve kahramanlaştırmıştınız.
Ahmet Altan sizin TESEV’den veya bir başka yerden dostunuz olabilir, o dostluğunuz sizin şahsi ilişkinizdir, onu genel başkan sıfatıyla alkışlatıp, kahramanlaştırmak hakkına sahip değilsiniz.
Siz Diyarbakır’daki açıklamanızda da “tutarlı olmayı” önermişsiniz.
Kumpas davalarının kuryelerini, tetikçilerini sırf gazeteci sıfatını  taşıdıkları için savunmak tutarlı bir davranış mıdır?
“Bu ülkeyi bir kadın memesine satarım” demek, iğrenç bir düşünce de olsa, bir düşünce açıklaması olarak düşünüp açıklanmasının engellenmesine karşı çıkabilirsiniz.
Ama ülkesini, “bir kadın memesine” satabileceğini söyleyen insanı kahramanlaştırmak Cumhuriyet Halk Partisi genel Başkanı’na yakışan bir davranış değildir.
Aslında söylemlerinizi, davranışlarınızı ve özellikle de Cumhuriyete ve onun kurucu babalarına çok sevmenizi ben hiç yadırgamıyorum, zira sizde “Ben Dersimli Kemal” diyerek Cumhuriyete kendinizce medyan okumuştunuz.
Onun için gazetecilik kisvesi altında tetikçilik, kuryelik yapanları  alkışlatmanızı, kahtamanlaştırmanızı hiç yadırgamadım Kemal Be