Beşar Esad'ın yıkılması
için 8 yıldır siyasi ve askeri olarak yapmadığımızı bırakmadık. Şimdi tersini
yapıyoruz. Siyasi ve askeri imkanlarımızı bu defa Esad'ın durumunu
sağlamlaştırması ve üzerindeki egemenliğini kaybettiği topraklarını parça parça
geri alabilmesi için seferber etmiş durumdayız.
Böyle bir saçmalık sanırım dünya siyasi
tarihinde görülmemiştir.
Rusya ile varılan Soçi mutabakatı da,
ABD ile yapılan Ankara mutabakatında olduğu gibi, zafer naraları ile
karşılanıyor.
Ankara Mutabakatı, Soçi Mutabakatı derken
kazananlar Rusya ve Suriye tek kaybeden
Türkiye. İki toplantı sonrası çıkan sonuçlar.,
1-Fırat'ın doğusunda tamamen kontrol edeceğimiz 480
km. uzunluğunda bir "güvenli bölge" tesisi iddiamızdan geri
dönülemeyecek şekilde vazgeçiyoruz;
2- 120 km. dışında kalan sınır bölgesinde kontrol
tamamen Rusya ve Suriye'ye geçiyor.
3- Böyle bir "güvenli bölge"yi
oluşturamayınca, sığınmacıların yerleştirilmesi konusu da Rusya ve
Suriye’nin inisiyatifine ve insaflarına bırakılıyor;
4- YPG, TSK'nın elinden ABD ve Rusya işbirliği ile
kurtarılıyor, Suriye'nin Güneydoğusunda oluşturulan ve geniş bir alan oluşturan
bir "YPG güvenli bölgesi"ne çekiliyor.
5- ABD askerlerinin tamamını Suriye'den çekmeyecek,
kuzeydekiler gidecek, ancak, YPG için oluşturulan bu "güvenli
bölge"nin güvenliği, ABD'nin o bölgede bırakacağı yüzlerce askeri personel
ve şimdilerde gönderdiği yeni tank birlikleri tarafından sağlanacak.
Böylece YPG masaya belirli siyasi/kültürel/idari imtiyazlar koparmak için
kuvvetli oturmuş olacak.
6- Türkiye, Rusya tarafından Şam rejimi ile doğrudan
temas kurması için zorlanacak. (Soçi metnine göre Rusya Adana mutabakatının
uygulanmasını kolaylaştıracak) Ancak, güçlenen Esad'ın bu konuda koşulları
olacak.
7- Esad, alacağı katı tutumun işaretini
dün verdi. Soçi'de Erdoğan-Putin görüşmesi devam ederken, alışılmadık biçimde,
Suriye ordusunun İdlib'deki mevzilerine gitti. Orada verdiği demeçte,
Suriye'nin topraklarını çaldığı gerekçesiyle, Erdoğan'ı "hırsız"
olmakla suçladı, topraklarını geri almayı vaat etti. Zirve sonrası Putin'e
telefonla teşekkür ettiği basına yansıdı. Bu arada Esad, önümüzdeki günlerde
terörist saydığı Milli Suriye Ordusu çapulcularını "bana verin" derse
şaşırmayalım;
8- Milli Suriye Ordusu dediğimiz
çapulcular/cihatçılar güruhu başımıza çok işler açacak. 22 Ekim günü ABD Savunma Bakanı Esper CNN'de Amanpour'a
konuştu ve Türkiye'nin desteklediği milislerin "Suriye Kürtlerine"
karşı işledikleri "savaş suçlarından" Türkiye'nin sorumlu tutulması
gerektiğini bildirdi. Esper aynen şunları söyledi: "Çok feci bazı
raporlar gördüm. Bu raporlar eğer doğru ise, -ki doğru olduklarını
varsayıyorum- yapılanlar savaş suçu olur. Sorumlular hesap vermelidir. Birçok
olay bakımından hesap vermesi gereken Türk hükümetidir".
Esper'in bu ifadeleri, Trump'ın
mektubunda Erdoğan'a yazdığı "binlerce insanı katletmekten sorumlu
tutulmak istemezsin" tehdidinle neyin kast edildiğini ortaya
koymuş olmuyor mu?;
9- Benzer iddialar ve dosyalar kuşkusuz
Putin'in çekmecelerinde de duruyordur. Hem ABD'ne hem Rusya'ya rehin
durumdayız. İkisinin birbiriyle çelişen çıkarları arasında
savrulmaktayız.
Bu tablo karşısında yandaş ve yalaka
basının yaptığı gibi sadece zafer
naraları atmak yetmez, gündüz vakti havai fişek gösterisi de yapılmak gerekir
.