Son günlerde bir kısım kendini CHP’li
zannedende, biz ulusalcılara saldırmak adet haline geldi.
Geçtiğimiz günlerde benim Kemal
Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Belediyesinde “Kürtçe kursları” açılacağını söylemesi
üstüne, sosyal medyada paylaştığım, bölgenin sorunu ana dilde eğitim olmayıp,
söylenmesi gerekenin bölgenin en büyük yarası olan feodal düzeni yıkmak için,
“Toprak ve tarım reformunu” dile getirin paylaşımdan sonra, kendisini ilerici
zanneden tasması yurt dışındaki efendilerinin elinde olan bazı insanlar “Bu
ulusalcılar düzelmez” gibi hadlerini
aşan söylemlerde bulundular.
Biz ulusalcılar, bu coğrafyada yüz yıllardır
bir arada yaşayan insanları, etnik veya dini kökenlerine bakarak ayırmayız.
Hepsini aynı derecede yakınımız olarak görürüz ve severiz.
İnsanları Türk, Kürt, Çerkez, Arnavut, Laz
diye etnik kökenlerine , Sünni, Alevi diye dini aidiyetlerine göre ayırmayız.
Bu ülkede daha on, on beş sene evveline
kadar insanların kökenini, nereli olduğunu sormak ayıp kabul edilirdi.
Birileri bu ülkeyi bölmeye karar verdikten
sonra bunlar hem sorulur ve hem de ayrımcılık için kaşınır hale getirildi.
Önce Alevi Sünni diye bölmeye çalıştılar,
Çorum’da Maraş’ta katliamlar yaşandı. Etle
tırnağı ayıramadılar. 30 yıldır da Türk Kürt diye ayırmaya çalışıyorlar.
Bu ayırımcı şakşakçıları arasında bir tane
ulusalcıyı göremezsiniz, gösteremezsiniz.
Biz Cumhuriyet Halk Partililerin Kürt
sorununda hatamız yok mu? Elbette var. Biz bölge halkının sorunlarına doğru
teşhis koyamadık iki üç tane goy goycuya cevap yetiştirmekle siyaset
yaptığımızı zannettik.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ağalarla
beylerle siyaset yapmaya çalıştık, halbuki o bölgede tırnaklarıyla hayata
tutunmuş, okumuş bölge çocuklarıyla siyaset yapmamız gerekiyordu, yapmadık. Yani
işin kolayına kaçtık.
O bölgenin şiddetle bir toprak reformuna,
tarım reformuna ihtiyacı olduğunu söylemedik.
Öğretmen, doktor, kamu çalışanı için bölgeyi
bir sürgün bölgesi olarak gördük ve kabul ettik. Bunların iyi vasıflılarını
oraya göndermedik, bunu teşvik etmedik, ama Amerika Birleşik Devletleri yıllarca
önce o bölgeye “barış Gönüllüleri” adı altında ajanlarını gönderdi, bizim o
zaman buna karşı çıkmamız gerekirdi ama karşı çıkmadık, seyrettik.
Amerika’nın güdümündeki PKK ile yani terörle
arasına mesafe koymuş bölge çocuklarına sahip çıkmadık, onları kaderleriyle baş
başa bıraktık. Hatta hepsini potansiyel terörist gibi gördük.
Son yerel seçimlerde o bölge kökenli
insanlarımız HDP istediği için değil, kendi sağ duyularıyla Cumhuriyet Halk
Partisine destek verdiler.
Çünkü seçimleri kazanan Belediye
Başkanlarımız hiç kimseyi etnik kökenlerine göre ayırmadı. Onların bu
kucaklayıcı tavrı karşısında Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde yaşayan Kürt
Kökenli vatandaşlarımız kimsenin yönlendirmesiyle değil, kendi tercihleri
olarak Cumhuriyet Halk Partisini yöneldiler.
Demek ki; Cumhuriyet Halk Partililer, doğru
duruş sergileyerek, doğru söylemlerde bulunurlarsa Kürt kökenli vatandaşlarımız
tercihlerini Cumhuriyet Halk Partisinden yana yapıyorlarmış.
Doğru duruş ve söylemden ötürü, Kürt kökenli
vatandaşların Cumhuriyet Halk Partisini tercih etmiş olması Merkez sağdan,
hatta ülkücü kökenden gelen vatandaşlarımız bile bundan rahatsız olmadılar.
Demek ki yapmamız gereken insan haklarının,
hukukun üstünlüğünün bu ülke çocukları için ayırımsız bir hak olduğunu bölge ayırımı yapmadan
haykırmalıyız.
Bugün bu Kürtler için hak derseniz, yarın da
Çerkezler, Arnavutlar, Türkmenler, Boşnaklar, lazlar de özel haklar isterler ve
ülke bölünür. Unutmayın ki bu ülkede yirmi dört etnik kökenden
vatandaşımız var.
Toplum ayrıştıracak, ülkeyi bölecek her
türlü eylem ve söylemden kaçınmak gerekiyor, anladın mı biz ulusalcıları
düzelmez diye niteleyen tasması dışarıdaki patronları tarafından tutulan goy goycu efendi.