"Suriye'de sınırımız boyunca terör koridoruna izin
vermeyiz" "Bir gece ansızın gelebiliriz" "ABD'ne söyledik,
sabrımız tükendi, daha fazla sabredemeyiz""Kendi göbeğimizi kendimiz
keseriz" "Cerablus'da, Afrin'de yaptığımızı Fırat'ın doğusunda da
yaparız" bu hikayeleri aylardır dinliyoruz.....
Peki
biz bu naraları atarken istediğimiz neydi?
Fırat'ın
doğusunda, 30-40 km. derinliğinde tamamen Türkiye’nin kontrolüne
bırakılmış bir güvenli bölge
oluşturulması; PYD/YPG li teröristlerinin
güvenli bölge dışına çıkarılması.
ABD
heyeti ile Ankara'da bu konularda yapılan görüşmeler sonrası 7 Ağustos günü bir
"mutabakat"a varıldığı açıklandı. En yetkili ağızlar bunu sanki
büyük bir mesafe alınmış gibi ilan etti.
Milli
Savunma Bakanlığı açıklamasında "mutabakat"ın şu hususlarda
sağlandığı bildirildi: a. Türkiye’nin güvenlik
endişelerini giderecek ilk aşamada alınacak tedbirlerin bir an önce
uygulanması,
b. Bu çerçevede, Güvenli Bölge tesisinin ABD ile birlikte koordine ve yönetimi için Türkiye’de Müşterek Harekât Merkezinin en kısa zamanda kurulması, c. Müteakiben, Güvenli Bölgenin bir barış koridoru olması ve yerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine dönmeleri için her türlü ilave tedbirin alınması konularında mutabık kalınmıştır.
b. Bu çerçevede, Güvenli Bölge tesisinin ABD ile birlikte koordine ve yönetimi için Türkiye’de Müşterek Harekât Merkezinin en kısa zamanda kurulması, c. Müteakiben, Güvenli Bölgenin bir barış koridoru olması ve yerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine dönmeleri için her türlü ilave tedbirin alınması konularında mutabık kalınmıştır.
Bu
"mutabakat" ile yukarıda sayılan taleplerimizin hangisi karşılanmış?
Yanıt: HİÇBİRİSİ
ABD'den
göz boyama taktikleri
ABD'li
yetkililer zaten öteden beri Türkiye'nin güvenlik endişelerini haklı bulduklarını
söyleyip duruyorlardı. Gereken tedbirleri şimdiye kadar neden almadılar? Türkiye'nin
güvenlik endişelerini gidermek için böyle bir "mutabakat"a ihtiyaç mı
vardı?
Bu
"mutabakat" ile en kritik isteğimiz olan kurulacak bölgenin sadece
Türkiye'nin kontrolünde olması talebimizden vazgeçtiğimiz görülüyor. Bölgeyi
ABD ile birlikte yönetmeye razı olmuşuz. Bölgeyi birlikte yöneteceğimiz ABD'nin
kimleri koruyup kolladığı açık değil mi?
Kurulacak
bölgedeki PYD/YPG unsurları ne olacak? Belli değil! Terör unsurlarının oradan
çıkarılacağı taahhüt edilmemişken, bölgenin bir "barış koridoru"
haline getirileceğinden söz ediliyor. Şaka gibi!
ABD,
şimdiye kadar tıpkı Münbiç'de yaptığı gibi, oyalama taktiğini bu kez Fırat'ın
doğusu için uygulamaya koymuş, Türkiye de, ABD'nin izni olmadan yerine
getiremeyeceğini bildiği "gireriz" tehditlerini rafa kaldırmak için
bahane bulmuş ve "mutabakat"a razı olmuş!
Esip
gürlemeye devam
"Mutabakat"
sonrası Dışişleri Bakanı "Münbiç'e dönmesine müsaade etmeyeceğiz"
diye gürlemiş. Yukarıdaki tablo ortada dururken Sayın Bakan'a kim inanır!
Sayın
bakan başka bir açıklamasında da "mutabakat" çerçevesinde ABD ile
ortaklaşa yürütülecek çalışmanın hedefinin bölgenin tüm teröristlerden
temizlenmesi olduğunu, temizlik müştereken yapılamazsa bunu tek başımıza
yapacağımızı, ABD'nin bu kararlılığımızı gördüğünü ve birlikte yapalım
anlayışına geldiğini ile sürdü.
Bakan,
Trump'ın "Kürtlere saldırırsanız ekonominizi mahvederiz" dediğini
unutmuş olamayacağına göre,
PYD/YPG'nin
bölgeden ABD ile birlikte temizleneceğini inanarak söylüyor olamaz.
Konunun
püf noktası dikkatten özellikle kaçırılıyor
Aslında, Türkiye
bakımından sorun, "sınırda güvenli bölge"nin çok ötesinde, Fırat'ın
doğusunun tümünü kapsayan bir "alan" sorunudur. Bu husus ısrarla kamuoyunun
dikkatinden kaçırılıyor.
Sınırın
güvenliğini Türkiye kendi tarafında alacağı önlemlerle de önemli ölçüde
sağlayabilir. Ancak, Suriye'nin topraklarının yaklaşık üçte birini oluşturan
Fırat'ın doğusunda, adı ve statüsü ne olursa olsun, bir PKK/PYD otonom yapısı
oluşturulması -ki maalesef yanlış AKP politikaları sonucu bu yönde önemli
mesafe alındı- Türkiye'nin uzun erimli çıkarlarını, üniter yapısını ve
nihayet toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir gelişme olur.
Türkiye, "güvenli bölge"
konusuna odaklanarak vakit kaybediyor. Daha fazla vakit geçirmeden bölgede bir
otonom yapının oluşturulmasının önüne geçecek politikalar geliştirilmesi
gerekiyor. ABD'nin amacının ne olduğu artık
ayan beyan ortada iken, ABD ile görüşülerek, "mutabakat"lar
açıklanarak gidiş engellenemez. Bu tutum ABD'ne vakit kazandırır,
PYD/PYD'nin bölgede tesis ettiği kontrolü daha fazla tahkim etmesini sağlar.
Gidişi önlemenin, Suriye'nin üniter yapısını ve toprak bütünlüğünü korumanın
yegane yolu, Esad ile hemen işbirliği yapmaktan geçiyor.